UBP’LİLER KENDİLERİNİ NE SANIYOR ACABA?

0
blank

Olan biten oldukça açık bir şekilde ortadır ama bazıları bunu görmemekte veya anlamamakta ısrarlı davranıyor. Başlarını kuma sokunca, başkaları tarafından da görünmez olacağını sanıyorlar.

Bütün gelişmeler Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilişkilidir: Akıncı’nın Türkiye ile uyumlaşmaya özen göstermemesi ve tam tersine “sinsi bir Türkiye karşıtlığından” yararlanmaya kalkışması üzerine Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ne olursa olsun Akıncı’dan kurtulma” planını devreye soktuğu biliniyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, bütün güçleri ile harekete geçtiler. Danışmanlar geldi, demeçler verildi, kampanyalar düzenlendi.

Durum kritikti… Akıncı ile Tatar ikinci tura kalmıştı ve Tatar’a oy vermeyenlerin Akıncı’ya yönelmesi tehlikesi vardı. Devreye Cumhurbaşkanı Erdoğan girdi, aranması gerekenler arandı ve yardım talep edildi. Yardım edenlere biraz da olsa borçlu durmuna düşüldü tabii… Bunlardan biri de Dr. Derviş Eroğlu’ydu.

UBP’DE YENİ ŞEKİLLENME

Ortada dolanan dünya kadar söylentiye karşın tek bir gerçek vardır: KKTC siyasetini şekillendiren ve Tatar’ı Cumhurbaşkanlığına taşıyan güç artık devredir; sorumluluk almıştır, sözler verilmiştir, düşmanlar edinilmiştir… KKTC siyasetinin en azından bir süre daha buna göre şekillenmesi kaçınılmazdır.

Bu sürecin en etkili araçlarından biri Ulusal Birlik Partisi’dir. Verlen sözlerin tutulması, cezaların uygulanması için UBP’ye ihityaç vardır ama UBP’liler bunun farkında değillermiş gibi davranıyorlar. Tatar’ı Cumhurbaşkanlığına gönderdikten sonra istedikleri gibi yarışacaklarını ve tabanın belirleyeceği birini başkan, sonra da başbakan yapabileceklerini düşünüyorlar.

Öyle şey olur mu? Öyle olursa, verilen sözler, kurulan yeni ilişkiler ne olacak?

Gerek yeni hükümet kurulurken, gerekse kurulduktan sonra yaşananlar bu başlangıcın eklentileridir. Kimse tabandan ses verebildi diye başkan veya bakan olmayı beklemesin; hayal bile etmesin!

PİLLİ’NİN PERFORMANSI

Bu arada Dr. Pilli’nin başına gelenleri anlamak için de bu mekanizmayı analamak gerekiyor aslında…

Dr. Pilli, sempatik duruşu ile halkın sevgisini kazandı ve salgın sürecinin olumsuzluklarını sırtından atabildi diye bakanlığa devam mı edecekti?

Edemezdi tabii… Pilli, Acil Durum Hastanesi’nin devreye girmesinde çok büyük yetersizlikler gösterdi. Türkiye ile imzalanan anlaşmada açıkça yazan izinlendirme ve alt yapı sorunlarını çözemedi; kadrosunu bile hazır edemedi. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açılışını yaptığı hastane tartışmalara konu oldu, bir türlü devreye giremedi. Üstelik aynı Pilli, Fuat Oktay’ın ofisi ile birlikte geliştirilen açılış staretejisini ve mali planlamayı berbat etmek için de elinden geleni ardına koymadı.

Bilerek veya bilmeyerek… İsteyerek veya beceriksizlikten… Veya, Güzelyurtluların desteğini Türkiye’nin desteğine tercih ettiğinden…

blank
OKUMA: Gazete haberlerini doğru okumak, neyin ne olduğunu anlamaya yetiyor aslında. Pilli gitti, Başbakan “yönetebilir” hale geldi!

Katarın yoluna devam edebilmesi için Pilli’nin görevden alınması bir zorunluluk haline gelmiş oldu. Başbakan Saner, bunu Pilli’ye de söylemiş zaten: “Ali bey seni seviyorum. İstifa et! Bana zarar veriyorsun, bu ülkeyi yönetemiyorum”. Daha ne desin!

YÖNETEBİLEN BAŞBAKAN

Bakın gördünüz işte: Pilli gidince, Resmine Canaltay bakan olunca Başbakan “yönetebilen duruma gelmiş” gibi davranıyor. Hafta sonu Ankara gidiyor. Maliye Bakanı’nın “imzalanmadan Türkiye’den para gelmeyecek” dediği protokolun Ankara’da imzalanacağını açıklayabiliyor.

Daha ne olsun yani! “Yönetebilmek” bu değil mi?

Parti başkanlığına aday olan, ısrarla bakan kalmak isteyen UBP’lilerin başka bir “yönetim projesi” mi vardır?

Herkes ama özellikle ve öncelikle UBP’liler idrak etse iyi olacak: Bu dönemi böyle geçireceğiz!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz