TERÖRE HAK VERDİĞİMİ DEHŞET İÇİNDE FARK ETTİM! KANIM DONDU!

TERÖRİSTLERİN HAKLIYMIŞ GİBİ KONUŞMALARINA OLANAK SAĞLAYAN LİDERLER, GAZZE'DEKİ KORKUNÇ SAVAŞTAN TERÖRİSTLER KADAR SORUMLUDURLAR!

0
blank

Gazze savaşının Hamas tarafından düzenlenen 7 Ekim saldırısından sonra başladığını biliyoruz. Hamas, 7 Ekim’de, Gazze’yi çeviren duvarları havadan ve karadan aşarak; İsrail içine doğru hazırladığı tünellerden çıkarak çok sayıda kişiyi öldürdü ve rehin aldı. Esas olarak “caydırıcı” olmaktan yarar uman İsrail’in Hamas’ın saldırısına çok daha büyük bir güçle karşılık vereceğini herkes biliyordu. Nitekim hemen bombalamaya başladı. Öncelikli hedef Hamas’tır ama İsrail fırsatı bulursa bütün Arapları Gazze’den sürmek istiyor.

Binlerce insan ölüyor. Savaşçılar ve siviller… Kadınlar ve çocuklar… Hamas savaşçılarının kadın ve çocukları “canlı kalkan” olarak kullanmaya çalıştıklarına ilişkin hiçbir kuşkum yoktur. Öyle olmasa direnmeye bile kalkamaz, İsrail ordusu tarafından yok edilirlerdi. Onlar da bunu biliyor zaten… Tek seçenekleri kadın ve çocukların arkasına saklanmak; hastane ve okulların altına gizlenmekti. Öyle de yapıyorlar; kadın ve çocukları savaşın başlıca kurbanları haline getiriyorlar. Kurbanları propaganda malzemesine dönüştürerek kamuoyuna mesaj veriyorlar.

Hiçbir karar vericinin böyle bir savaşı başlatmaması gerektiğini düşünüyor ve savaşı başlatan Hamas’a karşı büyük bir düşmanlık duyuyorum. Nefret gibi bir şey… Bu duygu savaşa bakışımı da etkiliyor tabii…

blank
Kadumi gibi Hamas liderlerine haklı olduklarını ileri sürebilecekleri konuşmalar yapma fırsatı veren politikalar izleyen liderler de terörden onlar kadar sorumludurlar. (https://www.gazeteduvar.com.tr/hamas-gazete-duvara-konustu-sectigimiz-yolu-tercih-etme-sansimiz-yoktu-makale-1646040)

Ama geçen gün farklı bir şey okudum… Bir söyleşi… Duvar gazetesi yazarlarından Kavel Alpaslan’ın Hamas temsilcilerinden biri ile yaptığı söyleşi ezberimi bozdu. Hamas’ın İran Temsilcisi Halit Kadumi’nin kendi rahat ofisinden yaptığı açıklamanın aklımı karıştırması “normal” sayılmaz aslında ama o rahat bir ortamda insanları ölüme gönderiyor diye söylediklerini duymazlıktan gelemedim. Kadumi, İsrail’in son yıllarda giderek artan uzlaşmazlık ve saldırganlığının kendilerine 7 Ekim saldırısını yapmaktan başka şans bırakmadığını ileri sürdü. Hatırladığımız kadarı ile saldırının yapıldığı hafta içinde Suudi Arabistan ile İsrail arasında yeni bir “normalleşme” anlaşması imzalanması bekleniyordu. İsrail, Arap devletleri ile normalleşme anlaşmaları imzalarken Filistin’deki yerleşim yerlerinin sayılarını artırıyor; iki devletli bir çözüm sağlanması halinde Araplara kalacak toprakları azaltıyor. “Faşist” diyebileceğimiz, Filistinli Arapları insan saymayan kişiler İsrail kabinesinde giderek daha etkin hale geliyordu. Hamasa için gidişat kötüydü ama bütün Filistinli Araplar için de ufukta en ufak bir ışık görünmüyordu.

Kadumi, bunlar gibi daha başka şeyler de anlatıyor ve ekliyor: “Bu rotayı kendi tercihimiz doğrultusunda seçmedik. Bize başka bir seçenek hakkı vermediler.” İsrail’in askeri üstünlüğü ile “mevcut durumu normalleştirme” amacıyla ABD destekli olarak sürdürülen diplomatik faaliyetlerle birleştirilince bu duruma itiraz etmek isteyenlere hiçbir “çıkış yolu” kalmamıştı anlaşılan. Geriye kalan tek yola başvurdular: TERÖR!

blank

Okuyunca ürperdim tabii… Bir terör örgütüne hiçbir zaman bunları söyletmemek gerekiyor. Terör ile mücadelenin en büyük zafiyetinin yapılanlara haklılık kazandırmak olduğunu biliyorum. Ünlü tarihçi Hobsbawm, terör konulu yazılarından birinde “insanların kanı ve canı üzerinden koz sağlamak ya da panik yaratmak, tam da teröristlerin başarmak üzere çaba harcadıkları şeydir” diye yazmıştır (E. Hobsbawm: Kürselleşme, Demokrasi ve Terörizm). Şimdi biz de panik halindeyiz… Bütün dünya panikte… Ama Hamas bunu yalnız başına başarmadı; İsrail’deki gerici hükümetin desteğiyle başardı.

İran rejiminin desteği ile ayakta duran, Gazze’yi bir cephaneliğe döndüren Hamas’ın bir temsilcisi ortaya çıkıp “Eğer uluslararası kamuoyu tüm bunları bitirmek istiyorsa, buraya gelip işgale çözüm bulması gerekiyor. Biz yaşamı seviyoruz. Biz de bu hayatı dünyadaki tüm diğer barışçıl halklar gibi huzur içinde yaşamak istiyoruz” diyebiliyorsa ona bunu dedirtenlerin de en az onlar kadar hesap vermesi gerekiyor.

Biraz umut var: Bugünlerde İsrail’de ve Amerika’da yaşanan Netanyahu aleyhtarı gösteriler, sığınacak tek liman gibi kalıyor. Kaldı ki ABD’den yükselen son açıklamalar da mesajın alındığını gösteriyor. Umarım başarırlar, önce savaşı durdurur, sonrasında Hamas’ı ve terör örgütüne haklılık kazandıran Netanyahu hükümetini devre dışı bırakabilirler. Yoksa bu savaş bitmez; bitirilemez!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz