TATAR’A ÖNERİ: SİYASİ EŞİTLİK SİZİ DE KURTARIR, BİZİ DE…

0
blank

Hepsi de sıraya girdiler; Tatar’ı görüşmeye çağıyorlar.

Görüşmeya çağıranlar çözüm de istiyorlar mı; emin değilim!

“Müzekerelerin öneminden” söz etmelerini yadırgadım doğrusu… Çözüm vurgusunu zayıf gördüm; müzakere vurgusu daha kuvvetli…

“Müzakere olmadan çözüm olmaz” biliyorum ama, müzakere ederek çözüme varılamayacağını da yaşayarak öğrenmedik mi biz?

NEYİ MÜZAKERE EDECEĞİZ?

Aslında şimdi tam da zurnanın zırt dediği yere geldik… Akıncı ile Türkiye yetkilileri arasında bir türlü açıklığa kavuşturamadığımız farklılık da sanırım bu noktadaydı: Bilinen şekli ile müzakereye başlamadan önce, “müzakerelerin nihai hedefini” belirlemek gerekiyor. Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, kendi önerdikleri Gayrı Resmi Beşli Konferansın amacının bu olduğunu defalarca açıkladı zaten…

Neyi görüşeceğiz?

Şimdi Tatar’a yapılan çağrıları bu soru ile karşılamak gerekiyor: Ne görüşeceğiz?

Batılı yetkililerden gelen “müzakere edin” çağrıları içinde bu sorunun yanıtı, sadece diplomatların anlayacağı şekilde veriliyor… BM’nin ilgili kararları ve AB prensiplerine uygun bir çözüm görüşecekmişiz…

İki taraf da bunların ne olduğunu biliyor ama yine de anlaşamıyoruz! BM kararlarını ve AB prensiplerini bir taraf başka şekilde anlıyor; diğer taraf başka… BM parametreleri dediğiniz şeyler, nereye çekerseniz o tarafa giden ve sorunu çözümsüz bırakan şeylerdir. Ortada ortak bir anlayış olmadığı, yıllardan beri yapılan müzakerelerin ürettiği en anlamlı sonuçtur.

İşte tam da bu nedenle, “neyi müzakere edeceğimizi” veya “müzakere ederek varmak istediğimiz sonucun ne olduğunu” peşinen konuşmak gerekiyor.

SİYASİ EŞİTLİK İLKESİ

Üzerinde ısrarla durarak açıklığa kavuşturmamız gereken “siyasi eşitlik” prensibidir. Taraflar, müzakerelere başlamadan, siyasi eşitlikten ne anladıkları konusunda anlaşmalıdırlar. Böylece, nihai hedef konusunda birlik olup olmadıkları da ortaya çıkacaktır. Siyasi eşitlik konusunda anlaşılmışsa konuşulacaklar başka; anlaşılmamışsa konuşulacaklar başkadır. Türkiye’nin Gayrı Resmi Beşli Konferans çağrısının amacı da zaten budur.

Tatar, eğer isterse, siyasi eşitliğin yanına “iki bölgelilik” ve “iki toplumluluğu” da ekleyebilir. Çözümün ayrıntılarının koşulacağı müzakerelere başlamadan Kıbrıs Rum tarafının bu iki prensipten ne anladığını da sorgulayabilir. Ama bu sorgulamayı yapmadan “iki devletli” çözüm peşinde koşmak akıl işi değildir.

Tatar, “siyasi eşitlik sağlansa bile BM parametreleri temelinde bir çözüm istemiyorum; iki devlet istiyorum” diyebilir. İçinden geldiği siyasi hareket bunu çoşkuyla karşılayacaktır. Ama bu, Kıbrıs Rum tarafını güçlendirmekten ve seçimler nedeni ile iyice parçalanmış olan Kıbrıs Türk halkını daha fazla kamplaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Belki de günün sonunda, eski tarzda bir görüşme sürecine girmek zorunda kalacak ve kendi siyasi itibarını da tehlikeye atmış olacaktır.

TOPLUMSAL BİRLİK

Tatar, Cumhurbaşkanı seçildiğinin belli olduğu ilk andan itibaren “toplumsal birlik” çağrıları yapmaktadır. Bu aşamada toplumsal birliğimizi sağlayacak en önemli hususlardan biri de müzakere çağrılarına nasıl yaklaşılacağıdır:

Bu çağrılara makul yanıtlar vermek önemlidir…

Bu çağrılara yanıt verirken, bütün siyasi güçlerin tutumunu dikkate almak önemlidir…

Bu çağrılara yanıt vermeden önce, Saray’da bir “siyasi partiler zirvesi” yapmak da önemlidir.

Toplumsal birlik için dilek tutmak değil, fedakarlık yapmak gerekir!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz