SU TESTİSİ, SU YOLUNDA KIRILIR ZATEN!

0
blank

Türkiye’de garip ve kolaylıkla hazmedilemeyecek bir iktidar yapısı var. Her şey tek bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştırılmıştır. Bu kişi, seçime bir gün kala atama yapabilmiş, görevden alınsalar bile bazı görevlilerin maaşlarının devamını sağlayan kararname bile imzalayabilmiştir.

Bu iktidar yapısı içinde felaketler bile fırsata dönüştürülebiliyor; deprem olduğuna üzülürken deprem için yapılan harcamalarla zenginleşme olanağı yaratılabiliyor. Ekonomi, dünyanın kabul ettiği prensiplere aldırmadan yönetilebiliyor; enflasyon ile yaratılan kaynak popülistçe harcanarak geniş kesimler “mutlu” edilebiliyor.

İktidarın karşısında “batılı değerleri” daha fazla önemseyen bir muhalefet bloku var: Ekonomi bilinen kurallara göre yönetilsin, adam kayırmacılığı yapılmasın, devlet kaynakları çarçur edilmesin diyorlar.

Seçim sonuçları gösteriyor ki Türkiye, karpuz gibi ikiye bölünmüştür. Yarısı bir tarafta, diğer yarısı karşı tarafta… İktidarın çok az bir oy farklı ile belirlendiği başka ülkeler de var elbette ama değerler sistemi bakımından baktığınızda böyle bir yarılmaya tanık olmazsınız. Adaylar arasındaki farklılıklar marjinaldir ve sonucu da marjinal oylar belirlemektedir. Sonuçta hayat aynı değerler çerçevesinde akıp gitmektedir. Türkiye farklıdır. İki farklı dünyası, hatta Kürt oylarını ve beklentilerini de hesaba katarsak üç farklı dünyası vardır. Üzücüdür ki bu yarılma, kendini bölgeler bazında da ortaya koymaya başlamıştır. Bundan sonra birleşmenin nasıl olacağını veya olup olmayacağını, zaman gösterecektir.

blank
Seçim sonuçlarından bağımsız olarak değerlendirildiği zaman Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun kapsayıcı politikasının Türkiye için büyük bir fırsat olduğu görülecektir. Başarısız olması, Türkiye’deki ayrışmanın boyutlarını ve geleceğe ilişkin tehlikelerin göstermesi bakımından önemlidir. Siyaset sadece iktidar olmak için yapılmaz, toplumsal kaygıları olanlar bu tehlikenin önlenmesi için neler yapılmasını düşünmeye, tartışmaya ve ellerinden geleni yapmaya elbette devam edecekler.

Kılıçdaroğlu, bu ayrışmayı kapatmak için yola çıkmış görünüyordu. Kürtleri de milliyetçi Türkleri de sisteme dahil etmeye çalıştı. Farklı dini eğilimlere sahip olanları bir çatı altında topladı. Yanında başkalarına yer açtı; aday yaptı, birlikte çalışacağını ilan etti. Kapsayıcılığı işe yaramadı; kendini bu değerler dünyasına ait görmeyenlerin oyunu almayı başaramadı. Bir ay önce yardımlarına koşmadı diye iktidara veryansın eden milyonlarca depremzede seçmen yine iktidara oy verdi; sorunlarını kendisini de içinde hissettiği çerçevede kalarak çözümlemeye çalışmayı tercih etti. Seçmenler yolsuzlukları gördü ve duydu ama yolsuzluk var diye oy doğrultusunu değiştirmeyi kabul etmediler. Dışlanmaktan şikayetçiydiler ama dışladıklarını umursamadılar.

Cumhurbaşkanlığı seçimi ile milletvekilliği seçimini birlikte düşündüğünüz zaman seçmen davranışının bu prensiplere bağlı olduğunu anlamanız kolaylaşacaktır. Ancak tartışma, yine de bitmeyecek. Kimi usulsüzlük yapıldığından söz edecek; kimisi Kılıçdaroğlu’nun doğru aday olmadığını tekrarlayıp duracak.

Testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur! Oysa su testisi, zaten su yolunda kırılır! Neden kırıldığına bakmak ve yerine daha iyi testi yapmak gerekir! Türkiye’deki bu seçim sonuçları, politik olmaktan çok toplumsaldır. Türkiye’deki toplumsal gelişmeleri iyice anlamadan bu iktidarı değiştirmek, hiç de kolay olmayacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz