‘SORUMSUZLARDAN’ KURTULMA ZAMANI

0
blank

Geçen haftalarda yaygın bir “başkanlık sistemi” tartışmasına tanık olduk. Kimimiz destekledi; kimimiz karşı çıktı. Destekleyenler özellikle “istikrar” üzerinde durdu. Bugünkü parlamenter yapının istikrarı sağlayamadığı ayan-beyan ortadadır. Buna göre, 4 veya 5 yıl için seçilecek bir başkan, yürütme organının en azından bu süre boyunca değişmeden kalmasını sağlayacaktır.

Desteklemeyenler, başkanlık sistemninin demokratik olmayacağı üzerinde duruyorlar. Böyle bir sistemin diktatörlüğe kapı aralamak olabileceğini ileri sürenler bile var.

SORUMSUZLUK DURUMU

Başkanlık tartışmalarının bu son etabı başlamadan önce, yürütmedeki çok başlılığı ortadan kaldırmak gerektiğini belirten yazılar kaleme almış ve bunun yolu olarak Cumhurbaşkanlığı’nın iptal edilmesi üzeründe durmuştum. Salgın döneminde siyasi arenada olanları gözlemlediğimizde, KKTC’de “çok başlılık” ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan “sorumsuzluk” sorunu olduğunu da saptıyoruz. Elbette bu durum özellikle istikrarsızlıkla ama aynı zamanda demokrasi ile de yakından ilgilidir. Sorumluluktan kaçabilmek, istikrarsızlığın bir sonucu olarak ortaya çıkarken; demokrasinin ise çalışmamasına neden oluyor.

Cuma günkü Rekabet Edebilirlik Forumu’nda CTP Genel Başkanı Erhürman’ın çok çarpıcı bir saptaması oldu. Erhürman, rekabet gücümüzün yetersizliğinden dolayı kimi suçlayabileceğimizi sordu: Bugünkü hükümeti mi; geçmiştekileri mi? Son yıllardaki hükümetlerden hiçbiri üst üste iki rapor görmedi ki? Ticaret Odası yetkilileri ve raporların hazırlayıcısı akademisyenler dikkate alınmamaktan yakınsa bile, bu durumu değiştirmesi beklenen hükümetler, gerekli değişiklikleri yapmamaktan dolayı sorumlu tutulup suçlanabilecek kadar uzun süre görevde kalmadılar ki!

SALGINDAKİ TUTUMLAR

Salgın süreci de bu sorumsuzluk hallerini ortaya seren bir süreç oldu… Bütünden sorumlu olan yoktur. Devletten bir makam koparabilen herkes, bu makamı kullanarak ‘destekçilerine karşı olan soumluluklarını’ yerine getirmeye çalışıyor; o kadar!

  • Bir hafta önce 20-30 kişinin Güney-Kuzey arasında gidip gelebilmesi için ortalığı ayağa kaldıran Cumhurbaşkanı Akıncı, hükümetin yurtdışından giriş koşullarını belirleyen kararından sonra “halkımızın sağlığını her şeyin üstünde tutma sorumluluğumuz vardır” açıklaması yapabiliyor; sağlık çalışanlarını hükümetin aldığı karar hakkında konuşmaya çağırarak adeta kışkırtıcılık yapıyor.
  • Bakanlar, yurtdışından karantinasız giriş yapan kişiler hakkında farklı şeyler söylüyorlar. Biri sorumluluğun kendinde olmadığını anlatmaya çalışırken; diğeri alınan kararın gerekçelerini açıklamaya kalkışıyor. 

Ortada bütünlüklü bir yaklaşım ve bunun sorumluluğunu üstlenen olmayınca, ne istikrar olur; ne de demokrasi… Diktatörlük bile olmaz!

SORUMLU HÜKÜMET

Başkanlık sistemi tartışmalarında başkanın ve hükümet uygulamalarının denetimi üzerinde önemle duruluyor. Özellikle de “siyasi” denetimin… Başkan, seçim manifestosunda vaat ettiklerinden bambaşka şeyler yapmaya başlar ve halkın huzursuzluğu artarsa ne olacak; görevden alınabilecek mi?

Bu önemli bir sorundur… Başkanlık sistemi olacaksa, bu sorunun çözüm yolları da sistemin içinde olmalıdır.

Şimdiki durum en kötü durumdur ama! Kimseyi sorumlu tutamıyoruz… Bugünkü düzene de kimse sahip çıkmıyor zaten… Sonuçta ortada dünya kadar sorun vardır ama sorumlu yoktur!

Bugünün hükümeti henüz daha bir yıllıktır ve sorumlu görülmemektedir… Bugünün muhalefeti, dünün iktidarıdır; en az onlar kadar sorumlu sayılmalıdır ama onlar da zaten hükümette ancak 1.5 yıl kalabilmişti. 

Bu durumda halk, kimleri cezalandıracak? Kim kimi görevden alacak?

Başkanlık sistemi veya başkanın olmadığı ve güçlü başbakanların yönettiği hükümetler çıkarabilen bir parlamenter sistem, en azından sorumluları saptamamıza ve gerçek anlamda bir ‘siyasal denetim’ yapmamıza yardımcı olacak. 

Az şey mi?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz