‘NİYE’ YERİNE ‘NİYE DEĞİL’

0
blank

Demokrasinin de bir maliyeti var. 3 Kasım’da seçime gidecek olan ABD’deki Trump karşıtları demokrasiye olan inançlarını canlı tutmak ve kendilerini motive etmek adına Trump’ın 4 yıllık görev süresini böyle özetliyorlar. 

blank

Demokrasinin maliyetini siyasetçi kaybettiği seçim ile öder.

Sonrasında ya nadasa yatar bekler ya da kenara çekilir. Seçmen ise oy verdiği kazansa da yaptığı tercih yanlış ise demokrasinin maliyetini kazananın görev süresince öder.

Hatta bir sonraki nesle bu yanlışını miras olarak da bırakır. En acı olanı da budur. Geçici olacak zarar ile kalıcı olacak tahribatı ayrıştırmak değerlendirme yapmak adına önemlidir.

Bir de seçim yapmaktan kaçınanlar, oy kullanmayanlar var.

Çıkacak olan sonuç bunların umurlarında olmaz çünkü seçim sonucuna dayalı somut bir beklentisi ya da çıkarları yoktur.

Hangisi seçilirse seçilsin hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanarak doğru ya da yanlış kendi kendilerini teselli ederler.

Onlar için hangisi seçilirse seçilsin değişmeyecek olan devlet ilişkisi devlete işleri düştüğünde sıra numarası alıp sıraya girmekten ibarettir. 

Bunları sandığa gitmek için harekete geçirmek ancak seçim sonucunda bir şeylerin kendileri ile beraber bir sonraki nesillerin de aleyhine gelişeceğine inandırmakla mümkün olabilir.

Bu yazının konusu değil ama su anda Trump’a karşı yarışan Biden’ın seçmeni yegâne ikna çabası ve seçim stratejisi de budur.İki adaydan hangisinin seçilmesi ile geçici ya da uzun süreli tahribat olur sorusu ilk turda adada olup oy kullanmayan ve diğer adaylara oy verenlerin kendilerine soracağı soru olacaktır.

Türkiye’nin seçime yönelik takındığı tavır bu seçimde olumlu karşılık bulursa bundan sonraki seçimlerde adayların belirlenmesine ve bunun ötesinde sosyal hayatımıza etki edecek kararların alınmasına kadar sirayet eder mi?Diğer bir deyişle kullanılacak olan oy ile adı konmamış alt yönetim olmak adına bu seçim vesilesiyle milat olacak bir adım daha atmış mı oluruz sorusu akıllardaki sorulardan biri olacaktır. 

İnek hikayesi misali bizden sonraki nesiller ‘hele bari o ineği de vermeseydiniz’ der mi?Şimdi dur demezsek bundan sonra bunu söyleyebilecek siyasetçi de bulamayız yapılacak olan değerlendirmenin bir boyutudur. Önemlidir.

***

Yapılacak olan değerlendirmenin diğer ucunda da doğru ya da yanlış ‘yapacağınız tercih ile ilgili Reis adına talebimiz yerine gelmezse bütçe açığına katkı yapmayacağız ne haliniz varsa görün’ diye bir söylem durmaktadır.

Böyle bir söylemin normal zamandaki etkisi bir yana pandemi dolayısıyla durma noktasına gelen dışa kapalı ekonomideki etkisi öyle kolay kolay yabana atılacak bir tehdit değildir.

Diğer taraftan ama böyle bir söylemin Türkiye’nin bölgedeki siyasetine ne derece uyumlu bir katkısı olur diye de düşünmek lazımdır. Bu hoş olmayan söylem adada gelip geçici olan kraldan kralcıların bir söylemi midir yoksa gerçek midir bunu da seçimden sonra hep birlikte göreceğiz.Bu söylemin doğru ya da yanlış toplum içinde yaratılmaya çalışılan algısı gerçeğe dönüşürse bu yalnızca bizi mi etkiler?

Kıbrıs Türkünün son 100-150 yıl içerisinde adayı kiraya verme ve Kıbrıs diye bir konumuz yoktur diye zaman zaman kendi haline bırakıldığında gönül koymadan Anadolu’ya bağlılığını sürdürmüş olmasına mı güvenilmektedir? 

Diğer bir deyişle Türkiye devleti Kıbrıs Türkünün iradesine dayanarak yapageldiği bütçe katkısını yapmamasıyla gerçekten ne kazanır? Kısa vadede kazanacağı bellidir ama uzun vadede kaybedeceğine değer mi?

Böyle bir yaklaşım Kıbrıs Türkünün Türkiye’nin aleyhine olacak hangi gizli planını hayata geçirmesinin önüne geçer? Bunu da sağlıklı karar verilmesi için açıklasalar ya. 

Bu yazının konusu değil ama seçim sonucuna göre Türkiye’nin bütçe açığını kapatmak yönündeki ‘isteksizliği’ belki bizi aklı selime getirip doğru kamu maliyesi ve sistem değişikliği yapma yönünde çok daha hızlı harekete geçirir.

Hiç de fena olmaz! 

Akıncı’nın 1’nci turun sonunda Pazar akşamı yaptığı konuşmada ‘birlikte yürüyeceğiz’ söyleminin içinde kamu maliyesini disipline etmek adına yapılması gerekenlere genelde karşı duruş sergileyenlere de bu yönde bir mesaj ve çağrı olarak da algılamak lazım! Kazandığı durumda bu en azından kısa vadede olma olasılığı yüksek bir ihtimaldir.

Kurunun yanında yaş da yanacaktır.

Bölgesindeki ülkelerin neredeyse tümünden sonra Kıbrıs Türkü ile de hâkimi olduğu bir ilişkide böyle bir uyuşmazlığın seçim sonucuna bağlı olarak su yüzüne çıkması Türkiye’nin bölgedeki etkinliği ve yaratacağı algı açısından ona ne tür bir fayda sağlar diye Türkiye’de düşünmek durumundadır.

Bu iki ana akım değerlendirmenin tümü bir arada düşünülüp sandığa gidilecek. Ne yazık ki sonucu ne olursa olsun oy verecek ve adada olup oy vermeyecek olanlar demokrasinin olası kısa ve uzun vadeli maliyetini hep birlikte ödemeye hazır olarak kararlarını verecekler.

2’nci turun kazananını belirleyecek olan ‘niye Tatar’ ya da ‘niye Akıncı’ seçilsin yerine ‘niye Tatar değil’ ya da ‘niye Akıncı değil’ sorusunun hangisinin ağır basacağı üzerinden yapılacak olan değerlendirme olacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz