MUHAKEME YETKİNLİĞİNDEKİ ZAAFİYETİN UBP’Yİ GETİRDİĞİ NOKTA

0
blank

Aynı kurum içinde birbirinden bağımsız zamanda münferit olarak gündeme oturan farklı konuların beslendiği kaynak, çoğu zaman ortaktır.

blank

Hatırlayın bir yıl önce seçimin hemen öncesinde CB adayı olan o günkü Başbakanımız, kendini Lefkoşa’da çoğumuzun varlığından haberi olmayan bir dergâhın içinde zikir seansında bulmuştu. Ramazan Bayram namazında ilk defa camiye kendini çekmesi için BRT’nin kamerasını sokturan da oydu.

Sosyal medya paylaşımlarında ve gazetelerde bu konular büyük ölçüde din ve laiklik ile ilgili endişeler ile harmanlanarak ele alınmıştı. Gıyabında sorulursa camiye gittiğinin söylenmesi o günkü Başbakanımız için yeterli olmamıştı çünkü onu biraz yakından tanıyanlar onun din ile alakası olmadığını biliyordu. Hoş dergâhta kayda alınan görüntülerdeki davranışları pek de bu ortamların adamı olmadığının da en büyük kanıtıydı. Vücut ve yüz ifadesine baktığınızda ortamda olmaktan sıkılmış ne yapacağını bilmez “ben burada ne arıyorum, bu insanlar kimdir ne zaman Lefkoşa’ya geldiler ne yapıyorlar” diye bir yansıma olduğunu söylemek de pekâlâ mümkündü. Dua edilmeye geçildiğinde de telefonu ile oynamaya devam eder durumda elini bile açmamıştı. Ta ki duada konu belli ki orada olma sebebi olan ‘oy dilenciliğine’ gelene kadar. O anda ellerini açması gerektiğini hatırlamıştı bir anda. Nitekim duaları da sonunda kabul oldu!

Bu durum karşısında konuyu yalnızca laiklik ve dinin siyasete alet edilmesi açısından değil devleti yönetmesi için emanet edeceğiniz kişinin muhakeme (judgement) yetkinliği açısından da değerlendirmek gerektiğini yazmıştım. Son bir yıldır alınan kararlar, söylemler ile muhakeme yetkinliğindeki zafiyetin bizi getirdiği nokta ortadadır.

Muhakeme noksanlığı bulaşıcı hastalık gibidir. Bir kez bulaş oldu mu tedavi edilmezse sebep olacağı sonuçlar kurum için büyük bir belirsizlik ve risk kaynağı olur. Hizmet etmek için emanet edilen yapının itibarına, iş görebilirliğine ve otoritesine büyük zarar verir.

UBP’nin yakın geçmişteki bir diğer genel başkanı ile ilgili bir hatırlatmada daha bulunalım. Konu boşandığı eşinin de bildirimde bulunması ile mahkemeye intikal etse de hesabındaki para hareketine hala daha kendi çevresini bile tatmin edecek bir açıklama getirilemedi. İşin enteresan tarafı partisinin bir kesimi tarafından yakın geçmişte ara ara kurtarıcı gözüyle görülür oldu.

Şimdi de, oy pusulasında kalmış olsa da adaylıktan çekilen Başbakan da özel hayatı ile ilgili olsa da bir yöneticide olması gereken ve toplum nezdinde fark yaratarak rol modeli olacak muhakeme ve davranışlarındaki öngörü yetkinliğinin noksanlığından dolayı siyasetten çekilmek durumunda kalmıştır. Kendisi, temsil ettiği parti ve devlet için ortaya çıkan resim büyük bir itibar kaybıdır. Kendisi başta olmak üzere bahse konu olan malum videonun onu temsil etmediğini söyleyen ve üzülen çok insan oldu. Dergâha giren siyasetçi ya da hesabına kazancı göz önüne alındığında orantısız miktarda pek de olumlu algı yaratmamış bir kişiden para transferi yapılmış olan diğer bir genel başkan gibi “bu tür mevzuların parçası değil komploya kurban gitti, yazık” diyenler oldu.

Nefsini kontrol ve muhakeme noksanlığının yaratacağı bırakın değer katmayan gündem ile kaybettireceği zamanı, genel kabul görmüş sevk ve idare ilmi bu derece muhakeme zafiyeti gösteren bir kişiye bir kurumu emanet etmez. Etmez çünkü karşı karşıya kalacağı irili ufaklı, kolay ya da zor her durumda nasıl karar vereceği, hangi değer yargılarına riayet ederek hareket edeceğinden emin olamaz.

Mevzunun adını doğru koyalım! Komplo diye işi geçiştirmeye çalışmak büyük yanlış olur. Yönetimde ne olduğun kadar nasıl gözüktüğün de bir o kadar önemlidir. Hele hele temsil ettiğin kurumun köklü ve geçmişe dayalı bir marka değeri varsa. Kişi gelip geçici olsa da seçilerek oraya gelmiş olmak o kurumun kolektif geçmişinin kalıcı parçası olur.

Ha bu “komploya” yaptığı ya da yapmadığı ile göz yuman diğer aday da yine muhakeme yetkinliği açısından hiç de iç açıcı bir olgu ve algı yaratmamıştır. Notları belki kimisine göre farklı olur ama ikisi de genel kabul görmüş sevk ve idare ilmi açısından sınıfta kalmıştır.

Kuzeydeki siyasetin en büyük kurumunda muhakeme yetkinliğinden hareketle ortaya çıkan durum partinin çürümüş olduğunun vitrine de yansımış olmasıdır. En basit ifadeyle UBP’de bir şeyler kurumsal olarak doğru değildir. Konu kişilerin ötesine geçmiştir. Son 3 genel başkanının muhakeme etmekteki eksiklikleri tesadüf müdür yoksa belli bir kurumsal çürümüşlüğün dayanılmaz ve önlenemeyen sonucu mudur?

Kurumsal çürümüşlük mü muhakemedeki noksanlığı doğurmuştur yoksa kurumsallaşmış muhakeme noksanlığı ve şuursuz davranışlar mı çürümüşlüğü doğurmuştur?

Hangisinin sebep hangisinin sonuç olduğunun da pek de önemi kalmamıştır. “Bizim diyeceğimiz bir tek UBP’miz kaldı” diye hisseden UBP delegesi yakın geçmişte onun da katkısı ile ortaya çıkan büyük resmi de düşünerek yalnızca parti üst yönetimine ve topluma değil esas olarak kendine vermesi gereken en doğru mesajın ne olacağına karar vermelidir.

Kimin kazanacağından ziyade bir önceki katılım sayısı ve oranı ile boş oy atanların sayısı toplumun geri kalanına vereceği mesaj açısından bundan dolayı önemlidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz