MASLOW’UN TEORİSİ VE YAKLAŞAN SEÇİMLER

0
blank

Abraham Maslow, Amerikalı bir psikolog. 80 yıl önce bir çalışma yapmış ve adını “İhtiyaçlar Hiyerarşisi” koyduğu bir teoriyi ortaya atmış. Üniversitede işletme eğitimi alanlara yanılmıyorsam pazarlama başlangıç dersinde Maslow’un bu kafa açıcı teorisi hala daha anlatılır.

blank

Özet olarak Maslow bu teoride demiş ki insanların beş farklı ihtiyaç seviyesi vardır ve bir alt seviyedeki ihtiyacını gideremeyen insan bir üst seviyeye kolay kolay çıkamaz. Bir üst seviyeyi düşünebilmesi için ilk önce bulunduğu seviyedeki ihtiyaçlarını karşılaması lazımdır.

İnsan, öncelikle temel ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Aç insan için güvende olup olmamak o kadar da önemli değildir. Bu birinci seviyedir.

İkinci seviye güven hissidir. Karnı doyan insan da ikinci olarak güvende yaşamak ister. Tabiatta hayvanların da bu şekilde yaşadıklarına derste referans verildiğini hatırlıyorum. Acıkan hayvanlar, karınlarını doyurmak için ava giderler ve bunu yaparken de büyük çaba harcarlar. Gerekirse tehlikeye atılırlar çünkü verdikleri mücadele zaten hayatta kalma savaşıdır. Karınları doyduktan sonra artık onlar için önemli olan hayatlarını güvenli bir şekilde sürdürebilmektir.

İlk iki seviyedeki ihtiyaçlarını karşılayan insan, artık yavaş yavaş insan olma gereksinimlerini karşılamak ister.

Kısaca bu teori, ilk önce bir alt seviyedeki ihtiyaçlarınızı karşılar, daha sonra da bir üst seviyedeki ihtiyaçlarınızı karşılarsınız diyor.

Hatırladıklarımı da pekiştirmek için “Google’dan” baktım. Maslow, ihtiyaçları 5 başlık altında kategorize ediyor:

Fizyolojik ihtiyaçlar (nefes, besin, su, cinsellik, uyku, denge). Ben buraya günümüz koşullarına uygun olarak “wifi” ihtiyacını da ekliyorum. Wifi olmayan yerde hayat olmaz!

Güvenlik ihtiyacı (vücut, iş, kaynak, etik, aile, sağlık, mülkiyet güvenliği)

Ait olma, sevgi, sevecenlik ihtiyacı (arkadaşlık, aile, cinsel yakınlık)

Saygınlık ihtiyacı (kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı)

Kendini gerçekleştirme ihtiyacı (erdem, yaratıcılık, doğallık, problem çözme, ön yargısız olma, gerçeklerin kabulü).

“Maslow’un teorisini yazmak sana mı kaldı lafı nereye bağlayacaksan bağla” dediğinizi duyar gibiyim.

Dilimin döndüğü kadar bende bakiye kalan bir teoriyi bağlantısı olduğuna inandığım bir konuyu çerçeveye koymak için önden anlatmaya çalıştım.

Türk Lirasının fırtınalı bir ortamda uçaktan paraşütsüz düşer gibi kontrolsüz şekilde savrulan oynaklığını ve değer kaybını seyrediyoruz. Bu sefer üçüncü kattan değil gökdelenin tepesinden atlamış gibi düşüyoruz. Daha da yere varamadık. Pandeminin de etkisiyle mükemmel(!) bir fakirleşmeyi yaşıyor, şahitlik ediyoruz.  Diğer taraftan da TL kullanan iki ülkenin vatandaşları aynı siyasi gündemi paylaşıyoruz. Birinde seçim tarihi belirlenmiş, diğerinde de seçim tarihi bir buçuk yıl sonra olacak olsa da seçim ortamına girilmiş bir hava var. Partiler seçim mitinglerine start vermişler.

Siyaset adına hayatlarında dram yaşayan insanlara bir şeyler anlatmaya çalışırken veya onlardan kendi haklı görüşleri doğrultusunda tavır koymak adına bir şeyler beklerken onların Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin hangi seviyesinde olduğunu çok iyi kavramak lazım.

Karnını doyurmaya çalışan bir insana veya yatağında zar zor ısınmaya çalışan bir insana, etik değerlerden ya da dış güçlerin güvenliğimizi tehdit ettiğinden söz etmeye çalışırsan pek ilgisini çekemeyebilirsin. Temiz toplum, adalet, dış müdahale ile ilgili söylemler birinci seviyeye gerileyen ya da bunun endişesini ciddi şekilde hisseden insanların karnını doyurmuyor. Kıbrıs sorununun federal ya da egemen eşit iki devletli çözümünden bahsedersen seni duysa da dinlemeyebilir. Dinlese de duymayabilir.

Piramidin birinci seviyesinde kümelenmeye başlayan insanlar için o gün akşama ne yiyeceği ya da ay sonunda kirayı ve faturaları nasıl ödeyeceği ya da kulpuna uydurulmuş yardımı nasıl alacağı senin etik değerler ve çözüm ile ilgili yaygarandan daha fazla etkili olma ihtimali çok yüksektir. Vatandaş onu en son seçimde bıraktığın durakta değildir. Kimyası değişmiştir.

Evinde aç ve soğukta üşüyen insanlara yeni dönemde gösterime gireceği vaadiyle “bedava temiz toplum, demokrasi, özgürlük ve adalet bileti” vermek onların ilgisini çekmeyebilir. İlk yapacakları iş, bulundukları seviyedeki ihtiyaçlarını karşılayabilmek için o “biletleri” satmaya çalışmak olur. Bambaşka öncelikleri olduğu için başkalarının haklarına yapıldığı iddia edilen tecavüzle hiç ilgilenmeyebilir.

Konu ne olursa olsun, karşındaki dostun da olsa düşmanın da olsa işin püf noktası onu iyi anlamaktan geçiyor.

Kendi planlarını doğru yapabilmek için ilk önce onun düşüncelerini, önceliklerini, ihtiyaçlarını iyi anlamak gerekiyor.

Bunun için naçizane önerim partiler iktidara gelirlerse ilk ay, ilk hafta ve hatta ilk 2-3 gün ne yapacaklarını somut bir şekilde seçimler vesilesiyle halka anlatmayı denemeleridir. Bunu toplumun beklentileri ile örtüştürebildikleri derecede inandırıcı ve başarılı olacaklardır. Aksi takdirde demokrasiyi en çok içselleştirdiğini düşünenlerin seçimler yoluyla da olsa demokrasinin de bir bedeli olduğunu öğrenecekleri bir seçim sonucu hepimizi bekliyor olabilir.

Seçim sonuçlarına bakıp sonradan hayal kırıklığı ile küsmek olmasın. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde 4’ncü ya da 5’nci seviyede olduğunu düşünüp siyasete çadır kuranlara duyurulur. Şimdiden bu olasılığa karşı seçim sürecinde önlem alınabilir.

“Siyasetin aşılanma ihtiyacı ve dozajı” başlıklı bir sonraki yazımda da bu konu hakkındaki görüşlerimi paylaşacağım.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz