İNANÇLARI TARTIŞMAZSAK HİÇBİR ŞEYİ TARTIŞMAYACAĞIZ DEMEKTİR!

TÜRKİYE DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI, DİNİ ÖNYARGILARI ÇOCUKLARA AŞILAMAYA ÇALIŞIRKEN BUNLARI TARTIŞMAYA KAPATMAK DA İSTİYOR!

0
blank

Doğrulanmamış söylencelere göre Avrupa aydınlanmasına (Rönesans) yol açan din adamlarından biri olan Martin Luther, kilisenin baskılarını kırmak için Papalık Mahkemesi’nden Cehennemi kendisine satmalarını istemişti. Papazlar bunu gülünç bularak Luther’in küçük düşürecek şekilde kabul ettikten sonra Luther kimseyi cehenneme kabul etmeyeceğini duyurarak halkın cehennem korkusunu aşmasına neden oldu.

Galileo, 1610 yılında Sidereus Nuncius (Yıldız Habercisi) isimli kitabını yayınladı. Gözlemleri, Kopernik’in “Güneş Merkezli Galaksi” teorisini doğrulamakta, kilise tarafından kabul edilen “Dünya Evren’in merkezidir” görüşünü yıkmış olmaktaydı. Bu, Katolik Kilisesi’ni telaşlandırdı ve bu teori yasakladı. Yasaklandı da ne oldu? Dünya dönmeye devam etti. Bilim adamlarının evren hakkındaki çalışmaları da…

Bugün bize “normal” gelen bilgilerin ve teknik gelişmelerin yolu açanlar, özgür düşüncenin yolu açan Galilei ve Luther gibi, din adamlarına karşı ciddi bir savaş veren insanlardır.

Ne olduysa bunlardan sonra oldu: Bilim ve sanat alanında çok ciddi gelişmeler yaşandı. Düşünce ve anlatım özgürlüğünün sınırları giderek genişlemeye başladı ve sonuçta bugünkü Avrupa medeniyeti ortaya çıktı. Şimdi hala daha onların ürettikleri bilgileri kullanıyor; arabalar yapıyor, uzaya çıkabiliyoruz.

blank
LUTHER, “CEHENNEMİ SARTIN ALMADAN ÖNCE” PAPAZLAR YUKARIDAKİNE BENZER KAĞITLAR DAĞITARAK CENNETTEN YER SATIYORDU. ŞİMDİ BAZI DİN ADAMLARI BELGE VERMİYORLAR AMA CENNETE GİTMEYİ GARANTİ ALTINA ALMAK İSTEYENLERE ÇEŞİTLİ YÖNTEMLERLE “HİZMET SATMAYA” DEVAM EDİYORLAR. ………………………………………………………………………………………….

Son haberlere göre, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye’deki çocuklara ve gençlere “değer eğitimi” vermeye başlıyormuş… İlkokul, lise ve üniversite öğrencileri “hizmet mekanları” ve camilerde bir araya gelecek ve “manevi danışmanlar” eşliğinde ödev yapacaklarmış!

Açıkça bellidir ki, Türkiye’de yeni nesil yetiştirme görevi her türlü vaazları tartışma konusu olan din adamlarına verilmiştir. Bunun için gerekli milyarlarca TL kamu gelirlerinden harcanmaktadır. Türk halkının parası, belli bir “değerler sistemini” topluma kabul ettirmek için kullanılmaktadır.

Peki, bu “değerler” tartışmaya açık mıdır?

Değildir… Bu değerlerin aksini iddia edenler, “halkın dini duygularını aşağılamak” suçundan tutuklanıp hapse atılmaktadır. Türkiye’de din ve vicdan özgürlüğü rafa kaldırılmış, “kutsal değerleri koruma” adı altında hayatın gerçekleri ile bağdaşmayan veya en azından bağdaşıp bağdaşmadığı tartışılabilir olan görüşler, her türlü yolla genç beyinlere enjekte edilmeye başlanmıştır. Bunun için gerekli kaynak da halkın vergileri ile karşılanmakta; bu süreçte rol alanlar, “bir elleri yağda, bir elleri balda” bir hayat yaşatılarak ödüllendirilmektedir.

Farklı inançlara saygı duymak, birlikte yaşamanın temelidir. Robert Ingersoll diye bir Amerikalının, “Bana özgürlüğümü verirlerse inançlarınıza ve kutsal kitaplarınıza saldırmayacağım ama inançlarınız düşünmeyi tehlikeli buluyorsa ve şüpheyi suç sayıyorsa o zaman onlara amansızca saldıracağım çünkü onlar insan aklını köleleştiriyor” gibi bir laf ettiğini okudum. Biraz araştırdım… Ingersoll diye birine rastladım ama yukarıdakine benzer bir sözünü bulamadım.

O söylememişse biz söyleyelim: Sizin değerler sisteminiz benim düşünce ve gerçeği arama özgürlüğümü sınırlamıyorsa onlara saygı duyacağıma söz veriyorum ama sizin öğretiniz benim özgürlüklerime dokunuyorsa onlarla savaşmak zorundayım!

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın imzasını taşıyan ve değerler eğitiminde referans olarak kullanıldığı anlaşılan belgelere de göz attım. Orada çeşitli iddialar için akla yakın olmayan kanıtlar ileri sürüldüğünü gördüm. Bu “akıl dışı” kanıtlara karşı çıkmadan, bilgi edinmenin neredeyse klasikleşmiş yöntemlerini savunmadan aydın olunamayacağına veya bilgiye ulaşılamayacağına göre bunları enine-boyuna değerlendirmek elbette bir zorunluluktur.

Kadınların dövülmesine onay veren hutbelerden, elde kılıç hutbe okunmasına kadar birçok vukuatı olan Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı, “kendi değerlerini” çocuklarımıza şırınga etmeye kalkışırlarsa elbette onlara karşı çıkmak, onların değerlerinin “saygıdeğer olmadığını” kanıtlamak Türk aydınlarının en önemli görevi haline gelmiştir. Zaten bunlar tartışılamayacaksa, Türkiye’de tartışılabilecek konu da kalmamış demektir: Her şey Allah’tandır ve olayların nedenlerini tartışmak elbette “cehennemlik bir günah” olarak kabul edilecektir. Ta ki birisi, cehennemin kapılarını halka kapatana kadar! Ta ki birisi, “siz kabul etmeseniz bile dünya dönmeye devam ediyor” deme cesaretini gösterene kadar. Ta ki Türk halkı, bunları söyleyenlerin özgürlüklerine sahip çıkana kadar!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz