ERDOĞAN’IN ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMASINI İSTEMEYENLER NE YAPACAK?

0
blank

Çeşitli arkadaşların bildirdiklerine göre Cumhurbaşkanı Tatar da içinde olmak üzere UBP cephesinde ciddi bir endişe var: “Türkiye’nin Kıbrıs sorununa ilişkin tutumu değişiyor, ne yapacağız?”

Tatar, “Türkiye’nin Kıbrıs politikası değişirse Kanal-T’ye gider otururum” demişti. Erdoğan’ın son açıklamaları kimileri tarafından “bir değişimin işareti” olarak görülüyor; acaba Tatar da öyle görüp Saray’dan ayrılır mı?

Kimileri, müzakere olmadığı için “özel temsilci” tanımlamasını kullanan Ergün Olgun’un görevden ayrılmasına da bu gözlükle bakıyorlar. Yılların deneyimine sahip olan Ergün Olgun’un, müzakere masasının kurulması ve bugüne kadar kendisinin ifade ettiklerinin tersi bir pozisyonla işi sürdürmek zorunda kalmasını kabullenmediği için yaşını ileri sürerek görevden ayrıldı yorumları yapılıyor.

Kimileri Kıbrıs Rum gazeteciye Kudret Özersay adını fısıldadılar. Tatar’ın “etkisiz eleman” durumuna gelebileceği imajını yaratırken Türkiye’nin önemli bir politika değişikliği yapmaya hazır olduğu mesajını da güçlendirmiş oldular. Tatar ve arkadaşlarının tedirginliğe biraz daha benzin dökmüş oldular.

Erdoğan’ın geçtiğimiz gün Bakanlar Kurulu toplantısından sonraki konuşması bu tartışmalarının üzerine adeta tüy dikmiş oldu: “Biz Ada’nın gerçekleri temelinde çözümden kaçmadık, kaçmayız. Elimizi taşın altına koymaktan çekinmeyiz. Annan Planı dahil tüm süreçlerde bunu gösterdik. Yine göstereceğiz.”

Bazılarının aklında, “Ne yani, Türkiye, Annan Planı’na benzer yeni bir sürece destek mi verecek?” sorusu yankılanmış oldu. Eski tarz müzakere olmasa bile, her şeyin masada olacağı ve 10-15 günlük süre içinde sonuca ulaşmanın hedefleneceği yeni bir Crans Montana mı tezgahlanacak?

blank
TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ, KARŞILIKLI AÇIKLAMALARLA POZİSYON BELİRLİYORLAR. BU YENİ SÜREÇTE KIBRIS SORUNU DA BELİRLİ BİR ROL OYNAYACAK.

Bize kalsa yüz sene daha böyle idare ederiz ama Türkiye’nin Kıbrıs sorununa ilişkin politikasının tümüyle Türkiye-AB ilişkileri ile bağlı olduğunu hepimiz biliyoruz. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı konuşmada AB üyeliği ve gümrük birliği başlıklarında “ilerleme sağlamak istediklerini” de belirtti.

Erdoğan’ın söyledikleri kadar, AB yetkililerinin tutumunu da dikkate almak zorundayız tabii… AB yetkilileri Türkiye ile daha güçlü ilişki istediklerini belirtirken Türkiye’nin bugünkü haliyle demokratik ve ekonomik standartları karşılayamayacağını da defalarca vurgulamışlardır. Zaten Erdoğan da “Karşımızdakilerin dayatmalarda ısrar etmek yerine sahadaki durumu kabullenmesi gerekir” demiş olmakla pazarlık gücünü ortama yansıtmıştır. Bu durumda ilişkinin yeniden başlaması, görüşmeler yapılması, tarafların isteklerini dile getirmesi, iki taraf için de bazı “ev ödevleri” saptanması ve bu süreci desteklemek bakımından karşılıklı yakınlaşma adımları atılmasından başka bir şey beklemek hayalcilik olacaktır. Kıbrıs sorununda bir görüşme trafiğinin yaşanması da bu sürecin olmazsa olmaz bir unsurudur. Daima öyle olmuştur; sanırım yine öyle olacaktır. Ortada ciddi bir müzakere ve çözüm sürecinden daha çok, basit bir “ilişkileri biraz düzeltme” arayışı var.

Anlaşılan bu basit başlangıç bile bazılarımızı telaşlandırmaya yetmiştir!

Belki de onları da anlamak lazımdır! Böyle bir ortamda ne söyleyecek veya ne yazacaklar; nasıl davranacaklar? Bir zamanlar olduğu gibi Erdoğan karşıtlığına soyunurlarsa adadaki pozisyonlarını ve gelirlerini kaybedecekler; Erdoğan’ı desteklerlerse tutumlarını terk eden itibarsızlar durumuna düşecekler. Kendi başlarına düşünen ve davranabilen politik varlıklar olmadıkları açığa çıkmış olacak. Erdoğan’ın basit bir manevrası bile telaşlanmalarına yetmiş görüyor.

Ama bizim, Annan Planı dönemindeki gibi bir sürece yeniden girilmesine, yumuşama olmasına, iş birliği olanaklarının ortaya çıkmasına, Türkiye’nin, Yunanistan’ın ve Avrupa’nın olduğu gibi bizim de ihtiyacımız var. Kimsenin Saray’ı veya “sarayını” bırakıp Kanal-T’ye gidip oturacak hali yoktur! Bu süreçten tedirgin olanlar, bu ihtiyacı anlamamış olsalar bile konumlarını kaybetmemeyi tercih edecek ve Erdoğan’ın açtığı yoldan ilerlemeye devam edeceklerdir diye düşünüyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz