ENDİŞE DUYULAN İSTİKAMET

0
blank

Sessiz çoğunluğun evindeki ekmek bayatlamaya yüz tutmuştur. Fakirlik gömleğinin her türlü siyasi söyleme, sistem değişikliğine uygun şekilde giyileceği, cüzdanlılarla cüzdansızların hesaplaşmasına doğru yol alınmaktadır. Biz de bundan nasibimizi bir şekilde alacağız.

blank

KKTC’de tam da ayağı yere sağlam basan liderliğe en fazla ihtiyaç olan bir dönemde siyasi iradeyi, kaldığı kadarıyla, elinde tutanların toplum önünde özgüveni ciddi bir erozyona uğramıştır. Yaşadıklarımız, bu ruh halinin sonucudur. En son laiklik konusunda ne kadar yakından tanıdığımızı düşünsek de Cumhurbaşkanı ve Başbakanın demeçlerine de şaşırmamak lazım. İyi niyetli ifadeyle özgüven erozyonu iktidarı elinde tutanlara bildiklerini de unuturmuş, yapabileceklerini de yapamamaya “dibelik” meyilli hale getirmiştir.

Yine iyi niyetli bir ifadeyle siyasetin içine düştüğü bu durum da doğaldır. Arazide müdahale ve birebir markaj ile Ekim’de seçim kazandırılmıştır. Akabinde UBP kurultayında aday olanları ikinci turdan önce adaylıktan geri çektirip, aday olmayan birini başka da bir adayın olmayacağını sabitleyerek önce Genel Başkan sonra da Başbakan seçtirilebileceği bir süreç yaşanmıştır.

Ekim’deki seçimlere yapılan müdahale için “eskiden de olurdu” denildi. Aydın kesimden bile bunu normalmiş diye göstermeye kalkanlar oldu. Daha önce adamızda pek rastlanmayan, dünyada belki de numunelik olarak referans verilecek kurultay fiyaskosu için de “kendi işinize bakın” denildi.

Çok kısa bir sürede yaşananlar bu şekilde sıradanlaştırılmak istendi. Bunun sebep olduğu özgüven erozyonu ile farkında değiller ama esas kendileri sıradanlaştı ve bırakın pandemiyi ve devleti, kendi partilerini yönetemez hale gelindi. Parti ayaklarının altından kayıp yeni adres arayışına giriyor farkında değiller.

Sırtlarını dayadıkları kesimlerin anlayacağı dilden bir lakırdıyla onların içine düştüğü durumu özetleyim ki hep birlikte öğrenmiş olsunlar. Eskiler “Allah yarına bırakır ama yanına bırakmaz” boşuna dememişler. Eksik kalmasın, Meclis Başkanlığı seçiminde ortaya çıkan sonuçtan sonra şaşkın şaşkın müdahale olmayacak mı diye bir süre bekleştiler. Müdahale edenler de acaba utanmaya başladılar da Meclis Başkanlığını da artık siz aranızda halledin noktasına mı geldiler bilinmez ama onu bir şekilde çözdüler.

Şaka bir yana hala daha yaşananları ve gidilen istikameti anlamayanlar var. Aslında anlıyorlar da görmeze yatıyorlar. Ta ki kendilerine dokunana kadar. Bu husus da neredeyse milliyetçiliğin temel ilkesi haline gelmiş.

Anlayanların çoğu da kıraç tilkisi gibi sessiz ve şimdilik uyumlu bekleşiyor. Farklı farklı sebeplerden dolayı kendilerine göre milliyetçiliğin temel ilkesi haline gelen “önce ben ve çıkarlarım” ilkesine bağlı bekleşmeyi yeğliyorlar. Büyük çoğunluğu da seçim aday listeleri ve sıralaması Ankara’dan geldiğinde anlamış olacaklar. Esas milliyetçiler o zaman ortaya çıkacak!

Anlamadıkları da yaşananın “tesviye” değil geliyor olan “tasfiyenin” ayak sesleri olduğudur. Olur olmaz ayrı bir konu ama UBP’nin tesviyesi ile benimdir denilecek Türkiye benzeri bir siyasi ittifak oluşumu ile “tasfiye” edilmek istenen de “laikliktir”.

Bu curcuna içinde hakkını teslim etmek lazım ilk önce Özersay bunu görüp hükümet programının meclisteki görüşmesinde laiklik konusunda dikkat çekti. Özersay’ın hükümet programının görüşmesinde UBP’ye yönelik “Atatürkçü olmak yetmez laikliğe de vurgu yapmak gerekir” diye özetlediği, zamanla doğru çıkacağını tahmin ettiğim birçok fikir ve uyarısında olduğu gibi, bu laiklik konusu da o günlerde kaynayıp gitti.

Ta ki geçen günkü karara kadar diye umut ediyorum. Fakirlik gömleğinin bedavaya gitmesi ile siyasetteki özgüven erozyonunun tavan yapmasını fırsat bilip yeni seçim yasası ve Türk usulü başkanlık sisteminin gündeme getirilmesinden çıkacak olan sonucun laiklik ve bizi biz yapan değerlerimizin erozyonuna hizmet edeceğinden endişeliyiz.

Siyasetçinin ve yazı insanlarının halkın günlük ekonomik mücadelesinde yer almayan laiklik ile ilgili uyarılarına rağbet edecek durumda olmadığının farkındayım.

Yine de amatör bir yazı insanı olarak siyasetin ya da siyasetsizliğin ve yalakalığın bizi sürüklediği ve hizmet ettiği istikamet ile ilgili endişeyi, farkındalığı artırmak adına paylaşmadan edemiyorum. Bazılarının “işinize bakın” demesi de bu endişemizi artırıyor. Söz konusu olan yalnızca partileri değil. Bu endişeyi ve gidilen istikameti önceden fark edip sessiz kalmayıp devlet adamlığına uygun şekilde bunu dile getirebilen siyasetçileri iyi not etmemiz lazım. Laiklik ve Türkiye ile ilişkiler konusunda söyledikleri ile Türkiye’nin iç siyasetine alet olmadan bunu yapabilen siyasetçilerin yanında durmak bu dönemde yapabileceğimiz yegâne siyasi duruştur.

Bu yazının konusu değil ama Tarzan zordadır. Laiklik konusunda elbette dik duralım ama bunu yaparken de Türkiye’nin iç siyasetine figüran olmayalım.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz