“BU DEVLET” SAHTEKARLIKLARIN ÜSTESİNDEN GELEMEZ! GELECEĞİNİ SÖYLEYEN YALAN SÖYLER!

DEVLET ÇIKAR DAĞITMAYI SÜRDÜRDÜĞÜ SÜRECE YOLSUZLUK VE SAHTEKARLIKLARI AZALTMAK MÜMKÜN OLMAYACAKTIR

0
blank

Sahte diploma meselesi çıktı, ilaç yolsuzluğu soruşturmalarını unutuverdik diye düşünmeye başlamışken ilaç konusunda yeni bir tutuklama olduğu haberi geldi. Bu soruşturmalar bize, hangi taşı kaldırırsak kaldıralım altından bir “sahtekarlık” çıkacağını öğretmiş oldu!

Sosyal sigortalı olarak çalışanlar, yaşlılık aylığı alabilmek ve ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için sosyal sigorta primi yatırırlar. Bu yatırma güvenerek yaşlandıkları zaman sürekli olarak kullanacakları ilaçları Sosyal Sigortalar Dairesi’nin desteği ile edinebileceklerini umarlar… Olmadı; olamadı! Sosyal Sigortalar Dairesi, kendisine prim yatıranların bu hakkını teslim edemiyor; sigortalıları dolandırıyor!

Bu da bir sahtekarlıktır ama bu sahtekarlığı örtmek için daha popüler yollar bulundu; doktorlar, eczacılar ve yararlanıcılar sahtekarlıkla suçlandı. Yüzlerce kişinin ifadesi alınıyor; dosyalar hazırlanıyor, mahkemeler kurulacak.

Ne alem ama değil mi? İnsanlar prim yatırdılar, ilaç almayı umut ettiler ama şimdi polislik oldular.

Bir üniversitede anlaşmazlık çıktı; anlaşmazlık kazınınca sahte diplomalar ortalığa saçıldı. Anlı-şanlı kişilerin “sahte diploma” sahibi oldukları ortaya çıktı. İlaçları unuttuk, kimin diploma peşinde koşmaya başladık. Bu diplomaları alanlardan bazıları hocalık bile yaptı. Onların eğittikleri gençlerin diplomaları “sahte” olarak tanımlanmıyor olsa bile edindikleri varsayılan “yetenek ve yetkilerin” gerçek olduğu söylenebilir mi? Diploması sahte olan bir hocanın yetiştirdiği bir doktora kendinizi emanet eder misiniz? Türkçe bilip bilmediği belli olmayan bir profesörün çocuğunuza Türkçe öğretmeye kalkışmasına ne diyeceksiniz peki? Kendisi ehil olmayan bir kişinin yetiştirdiği kişilerin ehil olması nasıl mümkün olabilir?

blank
BUNUN GİBİLERİNE KANACAK BİNLERCE İNSAN YETİŞTİREN TÜRKİYE’DEKİ EĞİTİM SİSTEMİ GERÇEK Mİ; YOKSA “SAHTE” Mİ? BU EĞİTİM SİSTEMİNİ AYAKTA TUTMAK İÇİN HARCANAN MİLYARLARCA DOLARIN TÜRK HALKINDAN VERİLER YOLUYLA TOPLANMASI “TAM BİR YOLSUZLUK” DEĞİL Mİ?

Bugünün popüler konuları bunlar ama geride kalan veya ileride karşımıza çıkması muhtemel sahtekarlıkları da ihmal etmememiz gerekir değil mi?

Siyasete bakın isterseniz… “Sağcı ve milliyetçiyim” diyenlerin vatan uğruna ölmeye hazır olduklarına inanınız varsa çok saftır derim… Peki ama, “solcu ve halkçıyım” diyenler bu uğurda ne gibi bir fedakarlıkta bulundular ki milliyetçilerin vatan uğruna ölüme koşmalarını bekliyoruz? Bu da bir tür sahtekarlık değil mi?

KKTC’de değilse bile Türkiye’den yansıyan haberlerde dindar diye ortalıkta dolaşanların ne tür sahtekarlıklara imza attıklarını her gün ibretle izliyoruz. Cennetten parsel satmaya kalkanlar bile var… Bu da etkili bir sahtekarlık türü olarak hayatımızdaki yerini almış bulunuyor.

“Milliyetçiyim” diyenler, milletin haracını kim yiyecek diye birbirlerini öldürüyor; polis ve mahkemeler yarım yalamak yargılamalarla olayların gerçek boyutunu gizlemeye çalışıyor.

Yolsuzluk, “gerçek bir hizmet sunmadan çıkar elde etmek” ise bunun şampiyonu siyasiler ve onların yönettiği kurumlardır. Sahtekarlık, “gerçeklere aykırı uygulamalarla çıkar elde etmek” ise bu davranış her tarafımızı sarmış görünüyor.

Polisin bu yolsuz ve sahtekarlarla baş etmesi hiç de kolay olmayacak. Zaten bazı olaylar, sahtekarlık ve yolsuzluğun polis örgütünü de sarmış olabileceğini gösteriyor. Mahkemeler de huzurlarına taşınan olgulara dayanarak karar veriyor. Kimin yargılanıp kimin yargılanmadığını; kimin işlediği suçtan dolayı cezalandırıldığını kimin cezasız kaldığını bilemiyoruz bile.

Şimdi sahtekarlık veya yolsuzlukla doğrudan ilişkili bulunanların cezalandırılıp cezalandırılmayacağını merak ediyoruz. Cezalandırılsınlar tabii… Ama bize asıl gerekli olan şey, bu yolsuzluk ve sahtekarlık ortamının temizlenmesidir.

Bu yolsuzluk ve sahtekarlık ortamının varlığını ve tabiatını görmezden gelirsek yolsuzluk ve sahtekarlıkların sonunun gelmeyeceğini de bilmek zorundayız. Bu ortamı biraz olsun değiştirmenin yolu, devletin insanlara çıkar sunmaktan uzaklaştırılabileceği kadar uzaklaştırılmasıdır. Devlet ne kadar büyükse yolsuzluk ve sahtekarlıklar da o kadar çok olacaktır.

Dikkat etmek gerekir: “Devletimiz büyüktür, herkesin cezasını verir” nakaratını tekrarlayarak “bu devletin” sahtekarlıkların üstesinden geleceğini ileri sürenler, bizzat kendileri, en büyük sahtekarlardır!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz