AKINCI’DAN ‘TÜRKİYE’NİN YALNIZLIĞINA’ DESTEK

0
blank

Türkiye’nin özellikle içinden geçmekte olduğumuz salgın döneminde Doğu Akdeniz’de ortaya koyduğu performans, hem Libya’da, hem de denizlerdeki dengeleri değiştirdi. Bunun Suriye’deki durumu etkilemesi bile mümkündür. Türkiye’nin bu performansı, ciddi bir ‘bölgesel aktör’ durumuna gelmesine yol açacak herhalde… Bundan sonra, Doğu Akdeniz ve çevresinde Türkiye daha fazla dikkate alınmak zorunda kalınacak.

Bu performans, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yeni pazarlık süreci ortaya çıkmasına neden oldu. Hem de bu salgın ortamında… Son günlerde Borrell’in bölgeye yaptığı ziyaretlerin; Avrupa parlamentosu’ndaki görüşmelerin ve nihayet AB Dışişleri Bakanları toplantısının anlamı bu olsa gerek…

TÜRKİYE’NİN YALNIZLAŞMASI

Bu performans artışı, bir NATO üyesi olan Türkiye’yi, NATO, AB ve BM Güvenlik Konseyi üyesi Fransa ile ciddi şekilde karşı karşıya getirdi. Fransa, Doğu Akdeniz’deki nufuz alanlarının Türkiye tarafından daraltılmasına karşı direniyor: NATO’ya şikayet ediyor; olmadı AB’yi devreye sokmaya çalışıyor. Güvenlik Konseyi’ndeki etkisini ise Türkiye aleyhine kullanacağına kuşku yok!

blank

Suriye’de Rusya ile bazı ortaklıklar kurabilen Türkiye, Libya’da Rus etkisi ile karşı karşıya kaldı. Erdoğan ile Putin uzun bir aradan sonra görüştüler… Bu, yeniden uzlaşabileceklerinin göstergesi olsa bile Rus-Türk rekabetini görmezlikten gelemeyiz.

Amerika’yi anmaya bile gerek yoktur… Orta Doğu’daki bütün polikaları Türkiye ile çelişmektedir. Bölgesel güçler olarak İsrail ve Mısır ile ilişkiler de ortada…

Türkiye bölgesel bir aktör olurken, aslında yalnızlaşmaktadır da… Herhalde bu durum, dengeler yeniden kurulana kadar da devem edecektir.

KKTC VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI

Bu süreçte Türkiye’nin en büyük dayanaklarından biri, Kıbrıs adası üzerindeki Türk varlığı ve buna bağlı olarak Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan haklarıdır. Kıbrıslı Türkler, bir askeri çatışmada olmasa bile, uluslararası alandaki diplomasi savaşında Türkiye’ye destek olabilecek konumdadırlar. 

Bu desteğin değeri, Türkiye’nin geçici olduğunu düşündüğüm yalnızlaşması dikkate alındığında yapacaklarımızın etkisinden çok daha büyük olacaktır.

Bu konuda hükümetin bir çaba içinde olduğunu görmezlikten gelmemek gerekiyor: Başbakan demeç veriyor; Dışişleri Bakanı adeta çırpınıyor… Cumhurbaşkanı ise susuyor! Konuşması bile yetmezdi aslında… Kapasitesi neye yeterse onu bu amaçla kullanması gerekirdi:

  • Brüksel’e giderek AB’nin Rumlardan yana tutumunun nasıl sonuçlar vereceği konusunda uyarıcı olması, Türkiye için önemli bir destektir. Yapmıyor!
  • Rum tarafının Kıbrıs sorununun çözümüne de engel oluşturan çabalarını Birleşmiş Milletler nezdinde gerektiği şekilde deşifre etmiyor.
  • ‘Büyük’ dediğimiz devletlerin diplomatlarına ne söylediğini bilmiyorum ama onları Kuzey Kıbrıs’ın Türkleşmesine neden olacakları konusunda uyarıyorsa, yarar yerine zarar verdiğini düşünüyorum.

GÜCÜMÜZ ERİYOR

Cumhurbaşkanı Akıncı, bu şekilde davranarak Kıbrıslı Türklerin gücünü artırdığını düşünüyor bile olabilir… Belki de, Kıbrıslı Türkleri ‘sevimli’ gösterip haklarını koruyabileceğini hesap etmektedir.

“Evet dedik de ne oldu?” Bu sorunun popülerliği, uluslararası ilişkilerin sevimlilikle yürütülemeyeceğini yeterince göstermiştir. Borrell’in KKTC’yi ziyaretini ‘iyi çocuk rolü’ oynayarak sağlayacağımızı düşünerek ne kadar hatalı olduğumuz ise, zaten geçen hafta kanıtlanmıştı.

Türkiye ile ayrışmaya çalışmak, bizi ‘siyasi bir aktör’ olmaktan uzaklaştırıyor. Farkında mı değil mi bilmiyorum ama Cumhurbaşkanı Akıncı, Türkiye’ye destek olmamakla hem kendisine, hem de Kıbrıslı Türklere güç kaybettiriyor. 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz