ZAVALLI DEVLETİM; KORKU MECRASINA DÖNÜŞTÜ!

0
blank

Kapalı kalamayız diyoruz… Çünkü bazı kesimlerin gelirleri yurtdışından gelişlere bağlı… Ya bu insanlara da bir gelir kaynağı bulacağız; ya da kontrollü de olsa açılacağız…

Bu sorun bilindiği halde bazılarımız yine de kapalı kalmamız gerektiğini savunuyor. Korkudan sanırım… Korkmalarının başlıca nedeni ise KKTC devletinin “kontrollü açılımı” sağlayabileceğine inanmamaları… Aslında, virüsten çok, KKTC devletinin beceriksizliğinden korkuyorlar.

Ben de korkmaya başladım… Korkuyorum ki sonuçta “açılmayalım; açılırsak yüzümüze gözümüze bulaştıracağız” diyenler haklı çıkacak!

KAMUSAL ÇÖKÜNTÜ

Bir devlet düşünün ki, salgın ortamında bile bir ayda yaptığı 600 milyon TL’lik harcamanın 500 milyon TL’si maaş ve personel harcamasıdır. 

Zaten yıllardan beri, harcamalarının % 80-85’ini personeli için harcıyor. Halkından topluyor; Türkiye’den borç alıyor ve personeli için harcıyor.

İnsan böyle bir devletin, en azından salgın karşısında duyarlı ve hazırlıklı olmasını bekler ama değil! Oysa KKTC devleti, salgına karşı mücadelenin en önemli gücü olan sağlık hizmetleri konusunda yeterli olmamakla kalmıyor; yurtdışından gelişleri bile organize edemiyor:

  • Yurtdışından gelenleri 24 saatlik karantinaya almak istiyor ama onları otellere sevk bile edemiyor.
  • Havaalanında uygulanacak kurallarla ilgili genelgesini ancak uçuşlar başladıktan sonra yayınlayabiliyor.
  • Yurtdışından gelenleri katagorilere ayırmak, turistlere başka, yurttaşlarına başka, çalışmaya gelenlere daha başka uygulamalar yapmak kimsesinin aklına bile gelmiyor. İşler iyice karışınca, turistlerin konaklayacakları otellerde karantinaya tabii tutulacaklarını ilan etmek zorunda kalabiliyor.
  • KKTC devleti aslında kendine olan güveni de kaybetti. Yurtdışından gelecek özel uçakların gelişini, nedensiz bir şekilde yasaklıyor. 

Devletin de aldığı kararların sonuçlarını gözlemek ve gerekli düzeltmeleri yapmak hakkı vardır elbette. Yanlıştan dönmek önemli bir erdemdir. Ama KKTC’nin dönüşleri o kadar hızlı oluyor ki herkesin başı dönüyor; ne olup bittiğini bile kimse anlamıyor. Geriye sadece güvensizlik ve korku kalıyor.

KAMUSAL KAPASİTE

Aslında “devletçilik oyunu” hiç de fena gitmiyor; KKTC en azından görünüşü kurtarabiliyordu ama pandemi foyamızı meydana çıkardı. Kamusal alanda yapmaya çalıştığımız işlerin gereksizliği, gerekli olanların kalitesizliği, bir tokat gibi yüzümüzde patladı!

KKTC bir şirket olsaydı, patronun bir sabah giriş kapılarını kilitleyip çalışanlarını kapı önüne koyması kaçınılmaz olacaktı: Yapması gerekeni yapamayan, üretmesi gereken mal veya hizmeti üretemeyenlerin kaçınılmaz akıbeti ile yüzleşmiş olacaktık.

KKTC ne tam anlamı ile bir devlet; ne de bildiğimiz türden bir şirkettir: Biz ona “devlet” muamelesi yapsak da KKTC, ayrıcalıklı insanları beslemekle görevli bir mekanizmadır.

Bu haliyle KKTC, özellikle bu salgın günlerinde Kuzey Kıbrıs’ta yaşayanların korkulu rüyası haline gelmiştir. 

Ben asıl bundan sonrasından korkuyorum: Korkarım ki, KKTC yurttaşları, doymaz bir dev haline getirdikleri KKTC devletinin personel harcamalarını karşılayabilmek için prangalı köleler gibi çalışmaya devam edecektir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz