“YENİ SİYASETİN” GEREKLERİNİ BİR DE BÖYLE DÜŞÜNÜN!

0
blank

Siyaset umut vadetmek ile ilgili bir ‘iş kolu’ olarak görüldüğü için yazının başlığını slogan haline getiren çok siyasetçi gördük. Her seçim döneminde ve geçen haftaki gibi yapılan toplumlararası görüşmeler öncesi ve sonrasında “Kıbrıs konusunda proaktif ve dinamik siyaset yürüteceğiz” mealinde söylemler oldu.

blank

Uluslararası bir şirketin şemsiyesi altında 30 yıla yakın Türkiye ve KKTC’deki operasyonlarımız için kısa ve uzun vadeli iş planları hazırladım. Hazırlanmasında payım olandan çok daha fazlasını da dinledim ve sorguladım. Bu yazının konusu değil ama bu planlardan biri de o hep takıldığımız, her olmayan işe sebep olarak gösterdiğimiz ambargo engelini aşıp KKTC’de kurulu bir şirket ile yurtdışındaki ana firma arasında hukuki geçerliliği olan anlaşma yaparak uzun süreli yatırım ve iş bağlantısı kurmanın yolunu bulmaktı. O yolu da adım adım çeşit türlü yolu deneyerek hukuk ve kurallar içinde bulduk. Başlangıçta imkânsız gibi gözüktü ama elbirliğine dayalı iş birliği modeli ile bunu başardık. Bilmesi gerekenler biliyor. Bilmeyenler de her gün Lefkoşa’dan Güzelyurt’a gidip gelirken önünden geçiyor!

Neyse konumuza dönelim.

Siyaseti bilmem ama proaktif planın nasıl bir şeye benzediğini ya da benzemediğini bilirim. Bunun için, her “Kıbrıs sorununa çözüm arayışında proaktif ve dinamik siyaset yürüteceğiz” denildiğinde gözümün önüne daha önce yapılmamış, sahada yapılacak görülebilir somut karar ve aksiyonların alınacağı ile ilgili bir görüntü canlanıyor.

Sizi bilmem ama, müzakere masasındaki günlerce süren yazılı dokümanların karşılıklı el değiştirmesi yerine konuyu artık ‘sahaya’ yansıtacağımız bir aksiyon listesi gözümün önüne geliyor.

Rum siyasetçiler kadar Rum toplumuna da bir anlaşmaya onların da ihtiyacı olduğunu gösterecek adımlar bu planın önemli bir parçası olmalı.

Atılacak olan adımların içinde Maraş’ın eski sahiplerine verilmek üzere KKTC yönetimi altında açılması en başta gelir. Bu konuyu hükümetin büyük ortağı UBP’nin bir önceki koalisyondan itibaren yalaş bulaş ele alışına; Akıncı başta olmak üzere bazılarının da, “açın da görelim bakalım” demelerine rağmen Rum tarafında yarattığı etkiyi görmemek için kör olmak lazım. Maraş konusu doğru şekilde ele alınırsa Rum tarafının kendi toplumundaki ve siyasetindeki kırılma noktasıdır. Elimizdeki en güçlü silahtır ama bunu uluslararası hukuk ve BM yetkililerinin onaylayacağı veya en azından sessiz kalarak Rum’un yaygarasına kayıtsız kalacağı şekilde açmaktır marifet. Fark buradadır.

BM Güvenlik Konseyi kararına rağmen Maraş’ın KKTC’nin yönetimi altında açılmasına BM’yi nasıl ikna edeceğimizin anlatılmasını beklerim.

Maraş’ı açacağız ama gerek tazminat gerekse alt yapı yatırımı için gerekli olacak olan finansmanı nasıl sağlayacağız diye de anlatılmasını beklerim.

Proaktif siyaset denilince Maraş’ın açılması dışında aklımıza başka ne gelebilir? Proaktif davranışda, ciddiyetini yaptıklarındaki çeşitlilik ile göstermek önemli bir faktördür.

Brexit’in İngiltere ile aramızda yaratabileceği fırsatlar da ‘sahada’ yapılabileceklere dahildir ama üslerin güneyde olduğunu unutmayıp İngiltere ile ilgili siyasi beklentilerimizde gerçekçi olmamız lazım. Brexit’in aradaki ticareti geliştirmek ile sınırlı olması bile, bırakın getireceği maddi kazancı esas olarak manevi bir ivme ve avantaj sağlar.

Yeri gelmişken bir parantez açıp Brexit’in fırsat kapısı olduğunu söyleyenlerin şu anda icraatın başında olmalarına rağmen ortada somut bir plan ya da çalışma başlattıklarına dair bir ibare olmaması da düşündürücüdür. Şu andaki TC’nin batıdaki yegane dostu, bugünkü konjonktürün yarattığı karşılıklı işbirliği ihtiyacına bağlı olarak İngiltere’dir. Kullanmaya çalışın. Yalnızca maaşlar için para istemeyin.

Başka ne yapabiliriz?

Sınırda olası bir anlaşma sonucunda toprak tavizi olarak vereceğimiz dillendirilmiş yerlerde kalıcı olmaya niyetli olduğumuzu gösterecek adımların atılması diğer bir adım olabilir. Örneğin bu bölgelerde sulu tarıma öncelik verebilir yine bu bölgeye kamuya yönelik (hastane, okul ve cami gibi) yatırımlar yapabiliriz. Bunların içinden hastaneyi ve üniversiteyi ortak yapmak için öneride bulunur olumlu yanıt alınmadığında da bir süre sonra inşaatına kendi imkanlarımızla başlanacağı söylenebilir. Malumunuzdur inşaat, beton işine T.C. hemen finansman sağlar! Reis de iki ayağı bir pabuca girse inşaat açılışlarını kaçırmaz!

Başka?

Siyasi söylem ve eylemdeki bu proaktif siyaset ile hedeflenen değişimi de diplomasi üslubu ve hukuk içerisinde doğru referans noktalarını kullanarak yapmak esas olmalı. Çözüme karşı yürüttükleri oyalama siyasetinden onurlu çıkış kapısını Rum siyasilerden ziyade Rum toplumuna yönelik hale getirecek söylem geliştiririm. Bunların ne olduğunun da açıkça anlatılmasını beklerim. Beylik laflar yerine proaktif siyasetin belli bir hukuk çerçevesi içinde yapılacağının güvencesini bizzat Cumhurbaşkanı Tatar’ın ona özgü heyecanı ile anlatmasını beklerim.

Proaktif siyaset yürüteceğim diyen siyasilerin bu listeyi mümkün olduğunca zenginleştirerek kendi içinde tutarlı bir şekilde anlatmasını ve varsa da karşı görüşlere karşı da ikili açık oturumlarda savunmasını dinlemek isterim.

Vadetmek ile hayata geçirebilmek arasında fark var. Söylenenlerin ciddiyetini tam da buralarda ararım. Çatlak seslerin susmasını isteyen bu konulara ekleme yapıp köpürterek el atar.

Ben, İstanbul’dan, bu kadarını görüp yazdım!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz