TÜRK DEVLETİ, DİNİ TARTIŞMALARA TARAF OLDU; LAİKLİĞİNİ KAYBETTİ!

0
blank

Gidişat belli oldu: Türkiye’de dini tartışmalar giderek alevlenecek… Diyanet İşleri Başkanı bazı telkinlerde bulunacak, başka bazı din adamları itiraz edecek. Tarikat şeyhleri vaaz verecek, İslam dinini makul ölçüler içinde yaşamaya çalışanlar tepki gösterecek.

Dinsizler veya başka bir dine inananlar ne yapacak bilmiyorum ama İslam adına çok ciddi tartışmalar ve hatta kavgalar olacak.

Devletin laik olması ilkesi tam böyle zamanlar için düşünülmüş bir ilkedir aslında. İsteyen istediği dine inansın ve hatta bazı kişiler inançsız olsun ama bütün bu insanlar bir arada yaşayabilsin… Farklı inançlara sahip kişilerle inançsız kişilerin bir arada yaşayabilmesi, din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması ile mümkündür. Bu nedenle devletin “laik”, daha açık bir ifade ile dinler ve inançlar karşısında tarafsız olması gerektiği üzerinde durulmuş; bu ilke pek çok devletin olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti anayasalarında da yer bulmuştur.

Anayasalarına göre, Türkiye Cumhuriyeti de, KKTC de “laik” birer devletmiş!

“Miş” diyorum çünkü değiller… Veya “artık değiller”!

Farklı dini inançlara sahip veya dini inanç sahibi olmayan yurttaşlardan toplanan vergilerle oluşturulan devlet kaynaklarının çok önemli bir kısmı, dini tartışmalarda taraf olan kişilerin emrine verilmiştir. Onlar, inançlarının kavgasını bu kaynakları kullanarak sürdürüyorlar.

blank
Diyanet İşleri Başkanı, Türkiye’yi, “laik” bir devlet olup olmadığına karar vermek ikilemi ile karşı karşıya bıraktı. .
……………………………………………………………..

Bazı kişilere devlet makamları tahsis edilmiştir. Onlar, dini inançlarını bu makamları kullanarak egemen hale getirmeye çalışıyorlar.

Türkiye, bir devletin anayasasında “laik” olduğu yazıldığı halde dini tartışmalara nasıl taraf olabileceğinin ve laikliğini nasıl kaybedebileceğinin güzel bir örneği haline gelmiştir.

İslam dinine bağlılıkları konusunda hiçbir kuşkuya yer olmaması gereken binlerce inançlı ve İslam dini konusunda bilgili insan, bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tutumlarını onaylamıyor; Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın söylediklerinin İslam dinine uygun olmadığını savunuyorlar. Tartışmaya, devlet karşıtı bir konuma düşerek, yaşamlarını riske atarak ve tamamen kendi olanaklarını kullanarak katılmaya çalışıyorlar. Karşılarında ise devleti veya devletin olanaklarını tepe tepe kullanan insanları buluyorlar.

Anayasa’da inanç özgürlüğü gibi, “düşünce, söz ve anlatım özgürlüğünden” de söz ediliyor tabii. Erbaş’ın söylediklerini bu kapsamda değerlendirenler çıkacaktır. Ali Erbaş da bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıdır ve görüşlerini açıklamak özgürlüğüne sahiptir. Ama devlet kaynaklarını kullanmadan; devletin ona bahşettiği cübbeyi çıkardıktan, devletin sağladığı araçtan indikten ve emrindeki yüzbinlerce memura emir verme yetkisini terk ettikten sonra…

Türkiye’deki din tartışmalarının bir yol ayrımına geldiği kesindir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu tartışmaların tarafı olmaya devam edecek mi; etmeyecek mi? Kim karar verecek bilmiyorum ama birilerinin bu konuda karar vermesi gerekecek: Taraf olmaya devam edecekse “laik” değil demektir. Laikse, taraf olmaması gerekir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz