İSLAMOFOBİ’Yİ DURDURMAK İSTİYORLAR MI GERÇEKTEN?

0
blank

İslam korkusu veya daha somut ifadesi ile İslam dininin kutsal kitabı Kuran-ı Kerim’i hedef alan saldırılar, dünya ekonomisinin konuşulacağını umduğumuz G20 zirvesinin bile ana konularından biri oldu.

Türkiye Cumhurbaşkanı, burada daha fazla Müslümanların ağırlıklı olarak yaşadığı ülkelerin devlet başkanları ile yaptığı görüşmelerde konuyu gündemde tutmaya özen gösterdi. Erdoğan, nefret suçları, ayrımcılık, İslam ve yabancı düşmanlığı yerine karşılıklı saygıyı, bir arada yaşama kültürünü hakim kılmaları gerektiğini ifade ederek, “Hemen her gün ‘ifade özgürlüğü’ kılıfıyla 2 milyar insanın en mukaddes değerlerine saldırılmasına izin verilmesi asla kabul edilemez. Hangi dine mensup olursa olsun insana saygı duyan herkesin buna itiraz etmesi gerektiğine inanıyoruz” değerlendirmesini yaptı. Zirve sonrasında düzenlediği basın toplantısında da, “Polis koruması altında Kur’an-ı Kerim yakılması çok açık bir provokasyondur, nefret suçudur. Hiç kimse bizden buna sessiz kalmamızı bekleyemez. Ülkemizin teklif ve gayretleriyle, kutsal kitaplara saldırı, G20 bildirisinde de kınanmıştır” dedi.

Özellikle “izin verilmesi” vurgu yapmış olmasıyla Erdoğan’ın Kuran yakılmasına izin veren devletler üzerinde baskı kurmaya çalıştığını anlıyoruz. Belki de bunun İsveç’in NATO üyeliği ile ilişkisini de kuracaktır. F16 almadan üyeliği onaylamamak için bir gerekçe de bu olacak!

Doğrudur; insanların “hassas yerlerine” dokunmak suç sayılmalıdır. Dünyada 9 milyar insanının bir arada yaşaması isteniyorsa “kışkırtıcılık”, düşünce özgürlüğü dışına itilerek suç kapsamına alınabilir. Sadece Kuran’a yönelik davranışlar değil tabii… Başka bir dine, bir cinsiyete, millete, halka veya topluluğa yönelik aşağılayıcı ve kışkırtıcı bütün davranışlar suç kapsamına alınmalıdır. Kuran’a yönelik kışkırtıcı davranışlar da bu kapsamda değerlendirilirse, hem Kuran yakmaya izin verme sona erecek, hem de bu tür davranışları sergileyenler cezaya çarpıtılabilecektir.

Bu yapılırsa İslam düşmanlığı sona erecek mi?

Hiç sanmıyorum… Beni bırakın, Erdoğan’ın kendisi veya Kuran’a yönelik eylemlerin yasaklanmasını isteyen diğer İslam liderleri de İsveç’te yaşanan türden eylemlere izin verilmemesi halinde İslam korkusunun (İslamofobia) ortadan kalkacağını ileri sürmüyorlar zaten. Bu eylemleri gerekçe yaparak mağduriyet edebiyatı yapıyor; “düşünce özgürlüğü” kavramını bu eylemler üzerinden küçük düşürmeye çalışıyorlar.

blank
KIşkırtıcı eylemler, genişleyememiş siyasi grupların veya radikal siyasetçilerin her zaman gözdesi olmuştur. Kuran’a yönelik saldırılar da aslında aynı amaca hizmet ediyor ve bu kişilerin dikkatleri üzerine çekme aracı olarak kullanılıyor. İslam korkusu ise İslam dünyasında yaşananlar nedeniyle yayılıyor.
……………………………………………………………………….

Dünyada sadece iki milyar Müslüman yaşadığına göre geriye kalan altı milyar insanın dini inançlarının veya dinsizliğin saldırıya uğramasına itirazı da geçicidir. Kendi inançlarına “dokunulmazlık” talep edenler, fırsatı buldukları zaman “bunlar” diyerek saldırıya geçiyorlar.

Bu eylemler engellense bile, Kuran veya başka herhangi bir din kitabının ileri sürdüğü dünya görüşünü basın veya paneller aracılığı ile tartışılmasını engellemek ise doğru değildir ve mümkün de olmayacaktır. İnsan düşünen bir varlıktır. Farklı dinler bu “düşünen varlığın” ürünü olduğuna göre düşünmenin her koşul altında devam edeceğini söyleyebiliriz. Kışkırtıcı eylemleri engelleyen düzenlemeler yapmakla, düşünce özgürlüğünün nasıl kullanılacağını düzenlemiş olacaksınız; o kadar! Düşünmeyi engellemeye kalkışmak ise, bilinen tarih boyunca mümkün olmamıştır ve bunun peşinde koşmak zulümden başka bir sonuç vermemiştir.

Erdoğan veya diğer Müslüman liderler, bu konuda konuşmuyorlar. Konuşan Müslüman düşünürler ise “İslam dünyasındaki iç karışıklıklar, refah ve adalet sorunlarının özünde İslam dünyasının yaklaşık 300 yılı aşan derinleşen medeniyet krizinin kendisi yatmaktadır” diyorlar.  Ben, kendi okumalarımdan bu krizin nedeninin İslam dininin devletin tahakkümünü artıracak bir iktidar aracı olarak kullanılmak istenmesi olduğunu anlıyorum.

Kuran-ı Kerim’e veya diğer dini kitaplara ve hatta değerlere kışkırtıcı saldırıları yasaklamak uluslararası bir norm olarak kabul edilirse hiç de fena olmayacak. O zaman, dini değerler veya önyargıların akıl yolu ile tartışılması da kolaylaşacak.

İnsanlığı her türlü fobiden de özgür düşünce ve akıl yolu ile tartışma kurtaracak.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz