AVRUPAİ DEĞERLERİ, KENDİLERİNE SAKLIYORLAR!

0
blank

Yaşamakta olduğumuz seçim süreci, aslında nasıl bir topluluk olduğumuzu da gösteriyor. Adaylardan bazıları, “meli, malı” konuşmalar ile önümüze güzel hayallerini seriyorlar. Hayvanlar Günü ise “hayvanları sevmekten”; su yoksa “su kaynaklarını korumaktan”; Kıbrıs sorununa çözüm bulma ihtiyacımız aklımıza düştüğünde “çözümün gerekliliğinden” söz ediyorlar. “Rumlarla yapacağımızın işbirliğinin AB ve ABD’nin çıkarına olacağından” söz eden bile var! 

Bunlara bakarsanız oldukça Avrupai’yiz…

Oysa seçim süreci; hukukun üstünlüğü, açıklık, insanların kendi kararlarını vermesine bağlılık gibi Avrupai değerlerden ne kadar uzak olduğumuzubir kez daha göstermiş oldu.

DEMOKRASİ VE MEDYA 

Avrupa Komisyonu’nun Değerler ve Şeffaflıktan Sorumlu Başkan Yardımcısı Vera Jourova, geçen haftaki bir söyleşisinde, “Yüksek seviyede sorumluluk hisseden profesyonel gazeteciler elbette vatandaşa tarafsız bilgiyi ulaştırması gereken kişilerdir çünkü biz vatandaşın iyi bir şekilde bilgilendirilmesini ve kendi hükümlerini vererek seçimlerini yapabilmesini istiyoruz, özellikle de seçimlerde” şeklinde konuşmuştu.

Medyanın tarafsızlığı ve etkinliği Avrupai bir değerdir.Seçim süreci bir kez daha göstermiştir ki KKTC’de böyle bir medya yapılanması yoktur. KKTC’de medya, paylaşılmıştır. Gazeteciler sorması gereken soruları değil; sormaları istenen veya beklenen soruları sormaktadır.

Devletin medya olanaklarının kullanılması ise “bildiğimiz gibi”… Bugünkü Cumhurbaşkanı, bunu eleştirirken, kendine yeterince yer verilmemesinden şikayet etmektedir. “Yeni ve farklı bir ses” olarak siyaset sahnesine çıkanlara neredeyse hiç yer verilmemiştir ama “önde gelen adaylarımız” bu eşitsizliği görmezlikten gelmiş, sindirmişlerdir.

Seslerinin yüksek sesle çıkmasını, mesajlarının çoğaltılmasını istiyorlar; o kadar! Avrupai bir değer olarak göstermeye çalıştıkları basın özgürlüğünü bize koklatmaya niyetleri yoktur; kendileri için istiyorlar!

KAMPANYA EŞİTSİZLİKLERİ

Jourova, devam ediyor: “Bazı koşulların yerine getirilmesi gerekir. Her şeyden önce, siyasi kampanya alanında eşit şartlar oluşturmak ve örneğin kampanyaların finansmanı, nasıl finanse edildiği konusunda şeffaflık. Sonra ifade özgürlüğü, iyi işleyen medya ve yargı gözetimi. Çünkü herhangi bir ülkedeki seçim sonuçlarının sorgulanabileceği bir durum olabilir. Ve sonra mahkemelerin karar verme zamanı gelir. Bu şartların mevcut olduğu durumlarda özgür ve adil seçimlerden bahsederiz.”

Jourova Avrupai değerleri anlatıyorsa, bizde Avrupai bir seçim süreci yaşanmadığı da kesindir demektir.

Kim ne kadar para harcadı; bilmiyoruz!

Bu paraların kaynağı nedir; açık değildir!

Fikrimiz vardır elbette ama bunları ifade etmeye kalksak şeffaflığa değil, mahkemelerde sürünmeye neden olacağımızdan kuşkulanıyoruz.

TEMEL SORULAR

Basın özgür olmayınca, seçim sürecindeki tartışmalar da yetersiz kalmaktadır. “Profesyonel gazeteciler, vatandaşa tarafsız bilgiyi ulaştırması gereken kişiler” gibi davranmazsa temel sorunların yanıtsız kalması kaçınılmaz oluyor. 

Kıbrıs sorunu tartışıldı… Türkiye ile ilişkiler konuşuldu… Rumlar ile anlaşmaya varmak hayalleri kuruldu…

Seçmenler olarak sizin, Rumların çözüme nasıl ikna edilebileceğinedair en ufak bir fikriniz oluştu mu?

Türkiye ile verimli ve saygın ilişkilerin nasıl kurulabileceğine dair planları duydunuz mu?

Avrupa Birliği, Rumları desteklemekten nasıl vazgeçirilebilir? Bu konuda bir kanaate vardınız mı?

Temel sorularına yanıt bulamayan seçmenler elbette başka etkiler altında oy kullanacaklardır: Kimisi Türkiye’nin müdahalelerine karşı; kimisi Türkiye’nin istediği olsun diye… Zaten bizi bu ikileme sürüklemeye çalışanlar da vardır…

Böyle bir ortamda yapılan seçim, elbette Avrupai olmayacaktır. 

Benim kanaatim ise pekişmiştir: Avrupai değerlerden söz edenler, bunları bizim için değil; kendileri için talep etmektedir. Zaten Avrupalılar da öyle yapmıyor mu?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz