AKAN KÜRŞAT KURTULDU; RUM TARAFI DA İSTEDİĞİNİ ALDI!

AKAN KÜRŞAT'IN KURTULMASI, KUZEY'DEKİ RUM MALLARININ SATILMASI İLE İLGİLİ SORUNLARIN ORTADAN KALKTIĞINI GÖSTERMİYOR. RUM TARAFININ ELDE ETTİĞİ KAZANIMLAR VAR VE BUNLARI ACIMASIZCA KULLANACAKTIR!

0
blank

Tanınmış avukatlarımızdan Akan Kürşat, yeni yıl tatili vesilesi ile gittiği İtalya’da Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından çıkarılmış bulunan bir Avrupa Tutuklama Emri ile tutuklandı. İtalyan makamları Kürşat’ı yargılamak için değil, yargılanmasını sağlamak üzere, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak kabul ettikleri Güney Kıbrıs’a göndermek için tutuklamıştı. Kürşat ilk bakışta itiraz etti. Güney Kıbrıs’taki yargı makamları ile tutuklama koşullarının bir Kıbrıslı Türk için güvenli olamayacağını ileri sürdürdüğüne dair bilgiler basında yer aldı.

Çoğumuz, bu tutuklamanın Kuzey’de gelişmekte olan inşaat sektörü ile ilgili olduğu kanaatindeydik. Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanı Kombos da bu kanaati güçlendiren açıklamalar yapıyordu. Kıbrıs Türk makamları da buna dayanarak dikkatlerini arazi satışları üzerinde yoğunlaştırdılar. Cumhurbaşkanı Tatar, olayı izlemeye aldığını açıkladı ve Kuzey’de kalmış Rum mallarının kamulaştırıldığını yapılanın büyük bir haksızlık olduğunu ileri sürdü.

Aradan kısa bir süre geçtikten sonra olayın tarafı olan Akan Kürşat cephesi sessizliğe büründü. Haber çıkmaz; itiraz edilip edilmediği anlaşılmaz oldu. Kendisi gibi babası ve eşi de avukat olan ve hukuk camiasında etkili dostları olan Akan Kürşat’ın olayı kendi açısından değerlendirmekte olduğu, ne ile suçlandığı veya suçlanabileceğini araştırdığı açıkça belli oluyordu.

Sonuçta Şubat ayı başında yapılması beklenen duruşma bile yapılmadan Akan Kürşat Güney Kıbrıs’a “iade edilmeyi” kabul etti; Lefkoşa’ya vardığı gün hemen mahkemeye çıkarıldı ve teminatla serbest kalarak Kuzey’deki evine ulaştı. Daha sonra yapılan duruşmada ise Kıbrıs Rum Savcılığı’nın Kürşat hakkında “takipsizlik” kararı aldığını öğrendik. Dava bitti; Kürşat kurtuldu!

blank
KÜRŞAT, ELİNİN ALTINDAKİ KAPASİTE NEDENİYLE HUKUKİ YOLLARI KULLANARAK HAKKINDAKİ SUÇLAMALARDAN VE AVRUPA TUTUKLAMA EMRİ CENDERESİNDEN KURTULDU. RUM TARAFI DA “YARGILAMA YETKİSİNİ” HERKESE GÖSTERMİŞ OLDU. BUNDAN SONRA OLACAKLARI İSE HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ.
……………………………………………………………………………………………………………………..

Kürşat kurtuldu ama Rum Yönetimi de istediğini almış oldu!

Süreç içindeki yorumlarda da belirtmiş olduğum gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin yardımı ile olsa bile KKTC yurttaşlarını koruyamayacağı; uluslararası alanda Kuzey Kıbrıs ve Kıbrıslı Türkler ile ilgili yetkilerin “Kıbrıs Cumhuriyeti” adını taşıyan Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından kullanıldığı teyit edildi.

KKTC makamları tarafından izlenen “iki devletli çözüm” stratejisi gereği, bu stratejiye prim vermek istemeyen devletler ile temasın minimum düzeyde de olsa devam ettirilemediği ve tamamen kopmuş olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

Kendisinin, ailesinin ve arkadaşlarının hukuk bilgisini kullanarak bu işten “ucuz kurtulduğunu” ileri sürebileceğimiz Akan Kürşat’ın başına gelenlerin yeni versiyonlarının ortaya çıkması halinde bunların sonuçlarından kaçınmanın bu kadar kolay olmayacağını düşünmemiz için her türlü neden vardır: Yargılama yetkisi Kıbrıs Rum tarafındadır ve biz korumasızız.

Şimdi bizi yeni tehlikeler bekliyor. Rum Dışişleri Bakanı Kombos, Kürşat hakkındaki kararın, Rum yönetiminin KKTC’deki eski Rum malı alım-satımlarını engellemek için düşündüğü önlemleri etkilemeyeceğini söylemiş zaten. Neler yapacaklar göreceğiz.

Böyle bir “saldırı” başlarsa bizim neler yapacağımızı ise kimse bilmiyor; bilemiyor. Bildiğimiz bir şey varsa böyle bir takibata uğrayacakların Kürşat kadar kolay kurtulamayacaklarıdır.

Bizim, Kıbrıs’a bizim gibi bakmayan devletlerin yetkilileri ile de “olumlu ilişkiler” kurarak kendimize “siyasi bir koruma kalkanı” oluşturma zorunluluğumuz vardır. Dünya bu devletlerden müteşekkil değilse bile, bu devletler Kıbrıslı Türklerin en fazla ilişki kurduğu ve “bizim dünyamızı” oluşturan devletlerdir. Kıbrıslı Türklerin ezici çoğunluğu Avrupa Birliği üyesi olarak yaşamak istiyor ve AB üyesi devletler de Kıbrıs sorununa bizim gibi bakmıyorlar.

Çalışmak ve Kıbrıs sorununun mağduru olduğumuzu bu devletlere ve kamuoylarına anlatmanın yollarını bulmak gerekir. Çalışmaya uygun bir zemin yaratmak ve derdimizi anlatabilmek içinse diyalog kurulabilecek durumda olmak da bizim sorumluluğumuzdur.

Oysa biz yıldık ve tartışmaktan bile kaçar olduk! Ne olduğumuzu, ne olmak istediğimizi ve bu yolu nasıl yürüyebileceğimizi kendimiz bile tartışmıyoruz artık.

Demek ki bekleyeceğiz… Bekleyeceğiz ve başımıza ne geleceğini hep birlikte göreceğiz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz