KENDİ GEÇMİŞİNDEN KAÇANLARIN TARİH BİLİNCİ NE OLABİLİR?

0
blank

2010 seçimlerine giderken Erdal Güven’in Mehmet Ali Talat’ın hayatı ile ilgili kitabının yayınlanması gündemdeydi. Erdal, Sadrazamköy’de geçirdiği 2-3 hafta sonunda, Talat ile uzun söyleşiler yapmış, kitabı hazırlayıp yayınlanması için Doğan Kitap’a teslim etmişti. Bize yayına hazır hali geldi. Kitabı dikkatlice okudum. Erdal’ın işinde hiçbir kusur bulamadım. KKTC ilanını nasıl karşıladığı ile ilgili paragrafta, Talat’ın o gece ağladığı yazıyordu. Talat, Erdal Güven’e bunu bile söylemiş, O da bunu kitaba almıştı.

Cumhurbaşkanı’nın dikkatini bu noktaya çektim ve bunun seçim sürecinde aleyhimize kullanılabileceğini belirttim. Görüşümü de söyledim tabii: “Bu sizin kişisel tarihiniz” dedim, “ben olsam çıkarmazdım. Ama son karar sizindir tabii”. Talat da aynı düşüncedeydi, kendini gizlemeyi tercih etmedi.

blank
ETİK OLAN: Talat’ın KKTC açıklaması Dr. Eroğlu’na aleyhine konuşma olanağı vermişti. Siyasiler rakiplerine koz vermemeyi mi; yoksa halka hesap vermeyi mi tercih etmeli?

Kitap öylece basıldı; seçimdeki rakibimiz Dr. Eroğlu, bu hususu istediği gibi kullandı.

Tarihimizdeki pek çok olayı, gençliğimdeki gibi değerlendirmiyorum ama, kendi adıma ben,KKTC ilanının “büyük bir hata” olduğuna hala inanıyorum. Aradan geçen 37 yılda yaşadıklarımızın bunu yeterince kanıtladığını da görüyorum…

TARİHE BAKIŞ VE HALKA SAYGI

Kamusal bir göreve aday olsaydım, geçmişte yazıklarımın veya söylediklerimin bir bir ortaya çıkarılmasını ve önüme serilmesini isterdim doğrusu… Sorulsun ki hesabımı vereyim; geçmişten bugüne ne biriktirdiğimi paylaşayım ve neden görev talep ettiğimi kolayca anlatabileyim…

Partiler veya kişiler, siyasi makamlara veya hükümet etmeye aday oldukları zaman, bırakın kendi geçmişlerini, toplumun geçmişte yaşadıklarını bile yorumlamak, değerlendirmek ve bunlardan nasıl sonuçlar çıkardıklarını halk ile paylaşmak zorundadırlar. Gelecekteki tavırlarını belirleyecek olan bu değerlendirmeler veya geçmişten edindikleri derslerdir. Halkın tam da bunları bilmeye hakkı vardır işte. Adayların bunların hesabını vermesi halka saygının esas gerekliliklerinden biridir.

Hele hele Cumhurbaşkanları… Onlar halkın sadece politik tutumunu değil, ahlaki değerlerini de temsil etmek zorundadırlar. Geçmişin hesabını, hilesiz hurdasız bir şekilde halkın önüne sermeleri esastır…

GEÇMİŞTEN VE TARTIŞMADAN KAÇIŞ

2015 yılından beri Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan Mustafa Akıncı, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için kararlı bir tutum sergilemiştir. Kimimize göre gerekli, kimimize göre gereksiz “açılımları” olmuştur. Şimdi bunların tarihi ve kapsayıcı bir değerlendirmesini yapması gerekir. Crans Montana’da niçin başarısız olduğunu ve yeni dönemde çözüme ulaşmak için nasıl bir yol haritası izleyeceğini veya çözüm çabalarını sabote etmek için ‘Çavuşoğlu’nun kulağına iki devletli çözüm istediğini fısıldayan Anastasiadis’ ile anlaşmak için ne gibi marifetler sergileyeceğini bizimle paylaşması gerekir.

blank
YURTTAŞLIK HAKLARI: Kıbrıslı Türklerin bir kısmı Kıbrıs Cumhuriyeti’nden doğan haklarını talep etmeye çok önem veriyor ve Kıbrıs sorununun çözümünü de bunda arıyorlar. Akıncı ve arkadaşlarının seçmen listelerine kayıt için yaptığı başvurudan sonuç alınamaması bu kapsamda değerlendirilmesi hak ediyor.

Daha geçmişe giderek, Kıbrıslı Türklerin geleceklerini nerede aramaları gerektiğini tarihsel dersler ışığında ortaya koymasında da yarar vardır. 

2006 yılında 77 arkadaşı ile birlikte Güney Kıbrıs’taki seçmen listelerine kaydolmak için yaptıkları başvurunun akıbetinin tam olarak ne olduğunu bilmeye elbette hakkımız vardır. Bu tür başvuruların sonuç alıcı olup olmayacağını bilmek, önemli bir ‘bilgi’ olsa gerektir. Bu deneyimden yararlanmak elbette bütün Kıbrıslıların hakkıdır.

Geçmişteki hükümet deneyimleri; KKTC’nin neden bu kadar kötü durumda olduğuna dair bilgi ve inançları da çok önemlidir.

Uzatmayayım… 

Kamuoyu yoklamacıları Akıncı’yı en güçlü adaylardan biri olarak göstermektedir. Kendisi de yeniden seçilmek ve beş yıl daha Cumhurbaşkanı kalmak istemektedir. 

Bunları bizden esirgememesi gerektiğini düşünmekteyim…

Oyu belki artar, belki eksilir… 

Ne fark eder? 

Birbirimize ve doğruyu arama hakkımıza saygı daha önemli değil mi?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz